TOSUNCUKLAR CENNETİ

Mustafa KARADAĞLI / Eğitimci-Yazar

05-05-2021 17:21

Khaled Hosseini meşhur “Uçurtma Avcısı” isimli eserinde şöyle bir ifadeye yer verir;

Yalnızca bir günah vardır, tek bir günah. O da hırsızlıktır. Onun dışındaki bütün günahlar, hırsızlığın bir çeşitlemesidir.

Bir adamı öldürdüğünde bir hayat çalarsın. Karısının onun üzerindeki hakkını, çocuklarının babaları üzerindeki hakkını da. Yalan söylediğinde birinin gerçeği bilme hakkını çalarsın. Çalmaktan daha alçakça bir hareket yoktur.

Z kuşağı kolay ve hızlı para kazanmak istiyor. Gençler çalışmaya inanmıyor artık.

Çalışmayı ailelerinin veya devletin mecbur bıraktığı kölelik olarak algılayan ve buna isyan eden bir "şişirilmiş orta sınıf yükselme sendromu" var şu anda.

Oscar Wilde'in "Bana lükslerimi verin,

ihtiyaçlarım olmadan da yaşarım" dediği gibi aslında lüks için ağlıyoruz.

“Lanet olsun çorapların yıkandığı hayata" diye isyan eden şişik bir orta sınıf savrulması yaşıyoruz. Çorap yıkamak bile zul sayılıyor artık...

Bu zamanda artık emek vermek, sabretmek, çalışmak, yorulmak, üretmek, bir ihtiyacı karşılamak ya da değer katmak eski çağlardan kalma aptallıklardır diyor gençler. Bunda hepimizin suçu var...

Yeni nesil müzik dinlerken kripto para yükselince zengin olmak istiyor.

Dolandırılmak kaçınılmaz son tabii ki.

Sülün Osman’nıntabiriyle:

“Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. On tane bilezikle geliyorum adamın önüne akşam vakti. Kuyumcunun kapısındayız. Ve dükkân kapalı.

Karımın hastalığını anlatıyorum, acilen bilezikleri bozdurmam gerektiğini, o an nöbetçi eczaneye gidip hastaneden istedikleri ilaçları almamın şart olduğunu söylüyorum falan. Hakiki olsalar bileziklerin fiyatı bin lira.

Diyorum ki 300 liraya ihtiyacım var. Paranın gerisi umurumda değil, yeter ki karım ameliyat masasında kalmasın. Adam sabah kuyumcuya gidip bilezikleri bin liraya bozdurabileceğini ve birkaç saat içinde havadan 700 lira kazanacağını düşünüyor. O arada benim ayakçım da ortaya çıkıyor ve o almak istiyor bilezikleri.

Telaşlanıyor adam kazanç imkânı kaybolacak diye. 300 lirayı verip alıyor bilezikleri, ben de kayboluyorum ortalıktan. Adam ertesi sabah kuyumcuya gidip de bileziklerin sahte olduğunu öğrenince, dolandırıldım, diye karakola gidiyor. Ben aranıyorum.

Demiyorlar ki ona, be adam 1000 liralık bileziği 300 liraya almayı düşünürken aklında ne vardı, diye. Gayet açık ki, beni dolandırmayı planlamıştı. Ben hayatım boyunca beni dolandırmaya kalkışmamış tek bir kişiyi dolandırmadım.”

Sülün Osman muhtemelen bu sözleriyle de kendisini aklamak sahtekarlığının peşindeydi; fakat en azından yaptığı suça ahlaki bir dayanak peşindeydi.

Sülün Osman 1961 yılında yakalandıktan sadece bir sene sonra 1962 yılında hapishanede yüzlerce mahkûma “Alın teri ile yaşamak” konulu konferans verecek güveni tekrar tesis edebilmişti.

Daha çok yaşanacak:)

DİĞER YAZILARI Merdivenin son basamağı gibidir yaşlılık… Zirvedesinizdir ve kulaklarınıza çarpan bir sonbahar esintisidir… 01-01-1970 03:00 ÇOCUK VE RAMAZAN 01-01-1970 03:00 SİLAHLI SAVAŞ DÖNEMİ 01-01-1970 03:00 NEFES ve KOVİD19 01-01-1970 03:00 SİVEREK'İ ÇİZMEK 01-01-1970 03:00 TALİM ve TERBİYE BAŞLARKEN 01-01-1970 03:00 MEVSİMLİK ÖLÜMLER 01-01-1970 03:00 HER KONUDA YAZMAK 01-01-1970 03:00