Bu sabah gazeteleri incelerken, küçük bir çocuğun gazetedeki gülümsemeleri gözlerime takıldı. Haberi okumadan fotoğrafta ki gülümsemeleri çözmeye çalıştım. Gözleri hayat dolu, sevinçle bakıyordu, belki çiçeğe konmuş bir kelebeği andırıyordu.
Fotoğrafın hemen altında insanı üzüntü selinde boğan bir başlık''Maganda kurşunu kurbanı oldu''
Haberde kullanılan başlık gözlerimin kararmasına sebep oldu. Çocuğun ismi ve yaşamını yitirdiği şehirleri okuyamadım.
Adı Mehmet veya Ahmet olsa, şehri Trabzon veya Siverek olsa ne fark eder. Sonuç olarak o hayata gülümseyen gözler, artık görmeyecek, gülümsemelerden oluşan gamzeler toprak olduktan sonra adının, şehrinin bir önemi kalmıyor.
Haberde serseri kurşun diyor. Benim için her kurşun serseridir. Sonuç ölümse kurşunun terbiyelisi olmaz her kurşun serserice gelir, yaşına kimliğine, bakmadan bir hayat söndürür.
Defalarca toplumda bireysel silahlanmanın gereksizliğini yazdık. Ölüm kusan bir makinenin insani geleneklerle bağdaşmayacağını yazdık. Maalesef kendi hukukunu geçerli kılıp, güçlü olmak adına alınan her silah bireysel silahlanmanın sayısını artırıyor.
Bireysel silahsızlanma, sadece Türkiye'nin veya Siverek'in sorunu değil, dünyanın sorunudur.
Dünya genelinde bir sıralama yapılsa en çok silahlanma Ortadoğu ve özelikle Mezopotamya halkları arasında görülür.
Yine dünya ülkeleriyle karşılaşma yaptığımızda silahın kültürümüzün bir parçası olarak yaşamda yerini aldığını rahatlıkla göre biliriz.
Örneğin Siverek ilçesinin her hangi bir yerinde üç veya dört kız çocuğundan sonra dünyaya gelen erkek çocuklarının dünyaya gelişleri şerefine, önce Allahın adı ve ezan'ı Muhammed okunur kulaklarına ardından da, insanlığı yok eden silahın tetiğine basılarak onlarca mermi sıkılır aya yıldızlara.
Türkiye'nin her hangi bir yerinde,dostluğun sembolü olduğu iddia edilen bir futbol karşılaşmasının ardından zaferi kazanan takımın taraftarı,dostlukla en önemlisi insanlıkla bağdaşmayan tabancasını belinden çıkarıp tak….tak… Çevresinde kim var, kim yok tüm canlıları sevincinin gölgesinde unutarak onlarca mermiyi zafer ve dostluk adına sıkar.
Adamın bir Karadeniz'de veya Güneydoğunun her Hangi bir şehrinde, bir baba oğlunun sünnet düğününü yapıyor. Babanın belinde tabanca, kirvenin belinde tabanca sevinç çığlıkları atarak Tak. Tak… Onlarca mermi havaya…
Sıra geldi oğlanın düğününe, bu kez sadece düğün sahibi değil, düğüne davet edilen misafirlerin mermi yarışı başlar. Bu yarış bazen inatlaşmaya gider ve binlerce mermi yakılır. Yakılan her mermi insanı maddi ve manevi olarak yaralıyor.
Oğlanın askerliği derken, bulutları kurşunlamak için bizde bahane çok. Bunları saysak yerimiz kalmaz.
Yazımın başlığında da anlattığım gibi, serseri mermi yok mermiyi serseri yapan insan zihniyeti vardır.
Her alanda olduğu gibi, bireysel silahlanma ve havaya ateş açma erkeklik gücü olarak gösterilir.
Dikkat edilirse sıkılan mermiler erkek çocukları için sıkılır. Oğlanın doğuşu, sünnetti, askerliği evlenmesi, oğlanın takımının gol atması….
At, avrat, silah kültürü bence artık tarihin sayfalarına gömülmeli. Atalarımızdan gördüğümüz silah sevgisini yaşam sevgisine kurban etmeliyiz. İnsanın eline silah yakışmıyor bu çağda. Bilim adamları uzayın derinliklerinde insanlığı yaşatmaya çalışırken, biz sevinçlerimiz uğruna henüz ömrünün baharında olan hayatları karartmamalıyız.
Sonuç olarak çocuklarımıza kalem tutmayı öğretelim silahı değil. Sıkacağımız her mermi parasıyla bir ağaç alıp diksek, sevincimizi mermilerin korkulu gölgesinde değil, diktiğimiz ağaçların gölgesinde yaşasak insana daha çok yakışan bir sevinç olacak.
Gelin çocuklarınızın mutlu yarınları için onları silahlardan ve silah kültüründen uzak tutalım.
Saygılarımla…