SİVEREK
Giriş Tarihi : 13-09-2018 19:28   Güncelleme : 13-09-2018 19:28

Siverek'ten Paris'e uzanan bir yaşamın hikâyesinin ilk çekimleri Siverek'te yapıldı

Dünyaca tanınan Siverekli sanatçı Yılmaz Güney'in belgeseli (öteki Yılmaz Güney)'in çekimlerine başlandı

Siverek'ten Paris'e uzanan bir yaşamın hikâyesinin ilk çekimleri Siverek'te yapıldı

Mahmut İZGÖR - Türk sinemasına farklı bir soluk getiren, şair edebiyatçı en büyük özelliği sinemacılık olan, Türk sinemasını dünyaya tanıtan, devrimci kişiliğiyle, yoksul kitlelerin yüreğinde taht kuran Yılmaz Güney'in belgeseli (öteki Yılmaz Güney)İn çekimleri Sanatçının doğduğu Siverek ilçesinin Desman köyünde Kız kardeşi Güzide Pütün'ün katılımıyla çekimler başladı. Köyde ki çekimlerin yanı sıra Siverek belediyesince Lise kavşağına konulan sanatçıya ait heykelin çekimlerinin ardından Siverek'te ki çekimler tamamlandı.

Siverek'ten Fransa'nı Paris kentine uzanan bir yaşamın hikayesinin ilk çekimlerinin  tamamlandı. Belgeselin yönetmenin Sinema oyuncusu, senarist ve yönetmen Mustafa Diyar Demirsoy belgesele ilgili yaptığı açıklamada" Bu belgesel aracılığıyla Yılmaz Güney'in izini Urfa Siverek ten başlayıp, Adana, İstanbul ve Fransa'nın Paris kentine kadar süreceğine"   dikkat çekerek şunları kaydetti:

" Kuşkusuz ki Yılmaz Güney Ortadoğu ve Dünya sinemasına damgasını vuran kült bir kişiliktir... Gerek Türkiye de olsun gerekse başka ülkelerde olsun kendisine dair birçok görsel çekilmiş, kitaplar yazılmıştır... Herkesin bir Yılmaz Güneyi vardır. Benim de kendimce bir Çirkin Kralım vardır. Ve benim için o sinemanın Öteki Yılmaz Güneyidir... Sinemacı olarak aynı sanatı yapmamızın dışında aynı zamanda hemşeriyiz. O aslen Urfa Sivereklidir... Bense Urfa Suruçluyumdur... Ve ikimiz de Adana Çukurova da büyümüşüzdür... Her ikimiz de İstanbul da yaşamış ve sinema yapmaya çalışmışızdır... Bunu söylerken de kendini mi onunla özdeşleşmek için söylemiyorum... Herkes kendi koşullarının ürünüdür... Vurgulamaya çalıştığım az çok aynı coğrafyada gezinmek az çok büyük sinemacıyı daha iyi tanımama neden olduğunu düşünüyorum...  "Coğrafya kaderdir" düşüncesiyle yola çıktım diyebilirim... Şunu da itiraf edeyim onu sinemacı kimliğinin dışında ailemizin gerçek bir bireyi ve büyük ağabeyimiz, amcamız gibi de görmekteyim. Nasıl ki ailemizin bir bireyini başkası yanlış anlattığında zorumuza gidiyorsa Yılmaz Güneyi eksik değerlendirmeler de zorumuza gitmektedir. Bu da işin duygusal psikolojik boyutudur diyebilirim... Bir kişiyi anlatmak sadece başarılarından bahsetmekle tam anlatılmış sayılmaz... Her şeyden önce içinden çıktığı toplumun kültürel kodlarından tutalım da mensubu olduğu sınıfsal yapının özelliklerini ve daha sonrada birey olarak kendini inşa ederken oluşturduğu kimlikle ancak olabilir. Benim Yılmaz Güney'im ırgat, yol kenarlarında su satan esmer çocuk, romantik şair, romancı, senarist, oyuncu, yönetmen, devrimci komple bir kişiliktir. Bir kişiyi anlatmak sadece başarılarından bahsetmekle tam anlatılmış sayılmaz... Her şeyden önce içinden çıktığı toplumun kültürel kodlarından tutalım da mensubu olduğu sınıfsal yapının özelliklerini ve daha sonrada birey olarak kendini inşa ederken oluşturduğu kimlikle ancak olabilir, Siverek'in Adana'nın ve İstanbul kentinin kendine has tarihi ve kültürel kodları vardır... Bu üç coğrafyasında Onun kişilik özelliklerinin oluşmasında büyük katkısı vardır. Yeri gelince romantik şairi yeri gelince toplumcu romancısı, yeri gelince sinemanın öteki jönü olan Çirkin Kralı olmuştur. Yeri gelince belinden silahını eksik etmeyen bıçkın delikanlısı,  her zaman politik duruşu olan, sinema üzerine kuramsal yazılar yazabilen bir Güney gerçekliği vardır. Sevgiliye şiir yazan, çocuğunu sırtında taşıyan, annesi Gülenin dizine başına koyduğunda mutlu olan Güney, her zaman ezilenlerden yana tavrını koymuş, eserlerinde onlara yer vermiştir. Kalemini ve Kamerasını gerçeklikten koparmamıştır. Girdiği hapishanelerde bile bir düzen getirmiş haksızlığın önüne geçmeye çalışmıştır. 47 yaşında Paris'te ölen büyük sinemacı 22 yaşlarında setlerde çalışarak sinemaya başlamıştır. Hayatın 11 yılının çeşitli dönemlerinde cezaevinde geçirmiştir. Buna rağmen 136 tane filmde çalışmıştır. Toplamda on dört yıllık bir sinema yaşamı olmuştur... Yeri geldiğinde cezaevinde de kitaplar yazmış, senaryolar hayatta geçirmiştir. İşte böyle komple bir kişiliği anlatmak için yola çıktık. Ayrıca bu belgesel için benden desteğini esirgemeyen ve benimle Siverek ve Desmana gelen Yılmaz Güney in kız kardeşi ablam Güzide Pütün'e teşekkür ederim "dedi.

Belgeselin  çekim çalışmalarının   devam edeceği belirtildi.

AdminAdmin