“KUDÜS” Şimdi Ne Olacak? (1)

Tecrübe ile sabittir ki mazlum Filistin halkı yine kaderiyle baş başa kalacak. Yine ölümle, zulümle, işkenceyle, tutuklamalarla, suikastlarla daha uzun yıllar karşı karşıya olacak.

Aksinin olmasını isterdik ama nasıl olsun ki?

BM’de oylanan İslam işbirliği Teşkilatının İstanbul bildirisinin lehte sonuçlanmasına dilimizle evet diyoruz ama yürekten evet diyemiyoruz çünkü alınması gereken daha çok yol var.

İİT ‘nın sonuç bildirisinde yapılan tek şey Trump’ın kararından vazgeçmesini sağlamayı istemek oldu. Yoksa genelde Filistin özelde Kudüs için alınan yeni bir karar veya yeni bir durum belirleme söz konusu değil.

Nasıl olsun ki?

İran’ın haklı olarak İİT toplantısında genel sekretere Siyonist devleti tanıma anlamına gelecek hiçbir kararı kabul etmeyeceğini yazılı olarak bildirmesi, HAMAS’ın yine haklı olarak Kudüs’ün bölünmesini kabul etmeyeceğini açıklaması; Türkiye’nin, Arap ülkelerinin ve Mahmud Abbas’ın bölünmüş Kudüs formülünü kabul ederek çözüm araması Filistin meselesini ve Filistin halkını içinden çıkılmaz sorunlar yumağıyla karşı karşıya bırakıyor.

İİT üyesi ülkelerin yanı sıra Filistinli yöneticilerinin kendi aralarında (özellikle Kudüs konusunda) farlı görüşe sahip olmaları, Küdüs’ü, bir bütün olarak, kurtarmak için kurulmuş İİT üyeleri arasında söz birliğinin olmaması ABD ve Siyonist çetenin elini zaten rahatlatıyor, istedikleri kararları almalarını kolaylaştırıyor.

Filistin davasını dert edinmiş Cumhurbaşkanı Erdoğan ve İran bile aynı görüşte değilken Filistin halkı nasıl özgürlüğüne kavuşabilir, Filistin devleti nasıl kurulabilir?

Durum bu olunca, Trump’ın Kudüs’ü Siyonizm’in başkenti ilan etmesinden daha doğal ne olabilir?!

BM’de alınan kararların bağlayıcılığının olmayışı ve Siyonizm’e anladığı dilden cevap velirlemeyişini de bunlara eklediğimizde Filistinli çocukların tek başlarına, kaderleriyle baş başa kaldığını görürüz.

Bu bilinçledir ki: “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.” (Âl-i İmrân, 173) Ayetini şiar edinmiş Filistinli çocuklar.

Siyonist çetenin Filistin’e ayak bastığı 1920’den bu güne kadar BM’den genelde Filistin özelde Kudüs’ün statüsünün değiştirilmemesi ile ilgili, hiç bir yaptırım gücü olmayan, birçok karar çıktı.

(181 (1947), 194 (1948), 252 (1968), 476, 478 (1980), 672 (1990), 61/26 61. Oturum (2006) …. Tarih ve sayılı kararlar.)

Siyonist çete bütün bu tarihli, tarihsiz; sayılı sayısız kararların hiçbirine uymadığı gibi, 1948’de Siyonist devleti; ve sadece 2 yıl sonra da (1950) Kudüs’ü Siyonist devletin başkenti ilan etti.

Hamisi -mi, kölesi mi meçhul- ABD ise Kudüs’ü Siyonizm’in başkenti olduğu kararını 1995’te aldı. Fakat konjonktür gereği 6 ayda bir erteliyordu.

1917’de Balfour Deklarasyonuyla “Vatansız halka, halksız vatan” sloganıyla Filistin toprakları Siyonistlere verildiği zaman halkı Müslüman ülkeler “bir dakika! Nasıl yani?” demek yerine çoğu Siyonist devleti tanıma yolunu seçti. Ve bu yanlış karardan vazgeçme, geri adım atma gibi bir niyetleri de yok.

1969 yılında Kudüs’ü kurtarmak için kurulan İİT üyelerinin derin uykuya daldığını, Kudüs’ün kutsallığını hissedecek duygularının kalmadığını gören Trump artık bu kararı 6 ayda bir ertelemenin gereği yok diyerek imzayı bastı.

Ama ABD, Siyonist çete ve işbirlikçi Arap Kralları Kudüs sevdalısı Müslüman halkı, Kudüs bizim kırmızıçizgimizdir, onurumuzdur, izzetimizdir; Kudüs meselesinin imkân meselesi olmadığını, iman meselesi olduğunu (Cum.Bşk. Erdoğan) diyenlerin ve vicdan sahibi başka insanların, devlet liderlerinin de var olduğunu unutuyorlar.

Ve bir gün gelecek Müslümanların da BM kararlarını tanımayacak güce sahip olacaklarını, dünyaya son sözü söyleyeceklerini, hatta söze gerek kalmadan kendilerine, kutsallarına yapılanları elleriyle düzelteceklerini, Filistinli çocuklara yapılanların cezasız kalmayacağını hesaba katmıyor Siyonist çete.

Ve Siyonistlerin kaçacak, saklanacak, sığınacak yer bulamayacak günün gelip çatacağı bir kenara not edilmeli! İşte o gün Siyonistlerin kıyameti, Filistinli çocukların bayramı olacak.

Devam edecek