SİVEREK EĞİTİMİNE BAKIŞ 2.

Arzu KILIÇ

26-05-2017 00:44

Siverek nüfus yoğunluğu ve coğrafik konumu açısından ülkemizde ilçelerden hatta bazı illerden bile daha büyük ve kalabalıktır. İlçe belediye, kaymakam, emniyetinin ilçeyi sağlıklı yönetmesi neredeyse imkânsız denilecek kadar azdır. Çünkü ilçe sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklerinden dolayı yönetim mekanizmalarını zorlamaktadır. İlçede görev yapan kaymakamlar "ilçenin geniş bir yerleşim alanının yan ısıra yoğun nüfusu, ilçe yapı sisteminden dolayı yaşanan tıkanıkları gördüklerinde” Siverek artık ilçe idaresiyle yönetilmiyor” dediklerine birçok Siverekli tanıklık yapmıştır.

Her nedense yıllardır Siverek adeta üvey evlat muamelesi görmektedir. Başta siyasiler olmak üzere, bazı idarecilere tarafından defalarca bir takım sözler verilmesine rağmen, sorunlar hep görmezden gelinmiştir. Sorunlar sürekli ötelenmiş olup en, eğitim alanında yaşanan yetersizlikler büyük problem oluşmasının ana temelini oluşmuştur.

İlçedeki mevsimlik çocuk işçiler, kadroların duyarsız ilgisiz olması, tavır ve davranışlarının doğru model sergilememesi, ikili eğitimin yaşattığı olumsuzluklar, donanım ve materyallerin yetersizliği, öğretmenlerin aile işbirliğinde okuma alışkanlığını doğru ve yeterli oranda vermeyişi, taşımalı eğitimdeki ulaşım ve servis sıkıntıları, öğrencilerin temizlik hijyen alışkanlıklarının ve öz bakım becerilerinin doğru ve yeterli verilmeyişi, kırsal kesimlerde okul binasının bulunmaması, öğretmen lojmanının olmayışı ve ihtiyaçlarını rahatça karşılayabileceği imkan ve ortamlar olmaması, teknoloji kullanımı yetersizliği ya da imkanı olan çocukların teknolojiyi yanlış kullanmaları ve doğru yönlendirilmemeleri sayabileceğimiz bir çok nedenler arasındadır.

Diğer illerde Milli Eğitim kadroları onlarca insanla çalışırken Siverek’te Milli Eğitimin maddi ve manevi imkânları kısıtlı olduğu gibi doğru kadrolaşmada yetersiz kalmıştır. Yanlış kadrolaşma her anlamda sıkıntı yaratmaktadır. İlçeye tayini çıkan öğretmenler öncelikle önyargılardan sonrasında sosyolojik yapının yetersizliğinden dolayı gelmek ve kalmak istememektedirler. İdeolojisi sadece eğitim olan öğretmenler gayet uyumlu hayat sürmekte olup mutlu mesut yaşamaktadırlar.

İstanbul’da geçen yıl askeri lojmanların içerisinde yalnız asker çocuklarının gittiği bir ilköğretim okulunda Siverek’ten yeni gelen anaokulu öğretmeni bir bayanla tanışma fırsatım olmuştu. Uzun uzun Siverek’ten konuştuk. Esra öğretmen Siverek’e ne kadar isteksiz gittiğini sonrasında ön yargılarından dolayı çok pişman olduğunu anlattı. Yaşadığı yılları, kurduğu dostlukları, halkın verdiği değeri kıymeti anlatırken gözleri doluyordu. Yaşlı gözlerle “keşke gelmeseydik hep Siverek’te kalsaydık” derken sevgisi özlemi gözlerinden okunuyordu…       

Siverekli büyüklerimiz “Tayinciler gelirken ağlıyor neden geldiğini sorguluyor, giderken yine ağlıyor gitmek istemediğini dile getiriyor.” derler ve ne kadar haklı oldukları Esra Öğretmenle bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bu duyguyu yaşamaları için bir süre orada kalmaları, ön yargılarından arınmaları aidiyet duygusu kazanmaları gerekiyor. Oluşan önyargıların sebepleri saymakla bitmez. Bu konuda en büyük görev yine devletimize düşmektedir.

Okul yöneticileri diğer illerde olduğu gibi kayıt esnasında ücret alma, belli periyotlarda velilerden aidat toplayamadıkları gibi devlet tarafından yeterli ödenekte alamamaktadırlar. Okul yönetici ve öğretmenleri arayışa girip mücadele verecekleri yerde ellerini kollarını bağlayıp çocukları kaderlerine terk etmeyi çözüm olarak görüyorlar. Devlet ödenek göndermiyor, halk maddi yetersizlik manevi düşüncesizlikten dolayı bağış yapamıyor okul müdürleri durumu sineye çekip “imkânlarımız bu kadar” diyorlar. Bu noktada “öğrenilmiş çaresizlik” devreye giriyor. Herkes kaderine razı geliyor. Karşılarına çıkan fırsatı değerlendirmeyi de bilmiyorlar.

Yaklaşık dört yıl önce İstanbul’da oturan bir hemşerimizden ücretsiz badana-boya temin edip Siverek’in merkezinde çok ihtiyacı olan bir okula kendi ellerimle göndermiştim. Aradan aylar geçmesine rağmen okul hala boyanmamıştı. Müdür beyle görüştüğümde sınıfları boyayacak personel olmadığını, dönemin belediye başkanından istediğini onunda hala göndermediğini anlattı. Ben belediye başkanını ve okul müdürünü defalarca aradım sonuç; dönemin belediye başkanı boyacı göndermedi, müdür bey boya kovalarının okulda durmasından rahatsız oldu ve ihtiyacı olan bir köy okuluna gönderdi. Sözün bittiği andı….!

Bizler İstanbul’un göbeğinde hem de özel okullarda çalışmamıza rağmen yeri geldi badana boya yaptık, yeri geldi temizlikten çıkıp sınıfımıza girip öğrencilerimize eğitim vermeye devam ettik. Ben onların boya kovalarını aylarca bekletip başka okula göndermeleri yerine tüm kadronun eşofmanlarını giyip en azından kendi sınıflarını boyamalarını beklerdim.

Unutmayalım çocuklar geleceğimiz ilimize çocuklarımıza sahip çıkalım. Elbirliği ile sorunları ortadan kaldırmaya çalışalım. Oturup devleti, kaymakamı, belediyeyi beklemeyelim istediğimiz zamanda ilgili makamlarla mücadele verip almasını bilelim. Düşünün lütfen maddi manevi sosyal anlamda çektiğiniz sıkıntıları çocuklarınız yaşasın ister misiniz? O zaman silkelenin güçlü olun çocuklarınıza öğrenme ortamları yaratın okuma alışkanlığı kazandırın. Herkes çocuğuna bir kitap alsa çocuklar okudukça kendi aralarında değiştirse bir yıl sürer ve bir yılda en fazla 10 TL harcamış olursunuz.

Şu ana kadar yaşadığınız olumsuzlukları uğradığınız haksızlıkları düşünün ona göre çocuklarınıza destek verin okuma merakı uyandırın. Çocuklarınıza hedef belirlemeyi bu doğrultuda mücadele etmeyi öğretin. Şartlar ne olursa olsun çocuklarınızı sevdiğinizi onlara güvendiğinizi her fırsatta gösterin dile getirin. Emin olun ailesini yanında hisseden çocuk öğrenmede sınır tanımaz daha az hatayla hayata hazırlanarak özgüveni yüksek kendi ayaklarının üzerinde durabilen bireyler olarak geleceğe adım atarlar. Onlara cesaret verin yüreklendirin siz kaderinize razı geldiniz onları bu düşünceye anlayışa mahkûm etmeyin.

Sizlerin, ilçenin, ülkenin temiz doğru, bilinçli yetişmiş yeni nesillere ihtiyacı bulunmaktadır. Değerlerimizi özümüzü kaybetmeden kültürel, sanatsal, geleneksel, politik, bilimsel konuları doğru bir şekilde öğretmeliyiz. Gelecek nesillerin kendilerinden bir sonraki kuşağa taşıyabilmesi için de onlara okuma, anlama, öğrenme, düşünme, sorgulama, araştırma bilincini aşılayabilmemiz gerekmektedir.

Dileğimiz devletimizin bir an önce eğitime bakış açısını değiştirmesi sistemini doğru kurgulayıp hayata geçirmesidir. Eğitim imkânlarını ülkenin her yerine eşit şekilde dağıtmayı planlamalı çocukların yetenekleri doğrultusunda sistemini kurmayı ve dünya standartlarında hizmet vermeyi hedeflemelidir.

DİĞER YAZILARI SİYASETTE KADININ YERİ 01-01-1970 03:00 BİLGİ VE İNSAN 01-01-1970 03:00 DÜŞÜNME BECERİLERİ 01-01-1970 03:00 Siz dile getirin… Biz çözüm yolları araştırıp bulalım size sunalım… 01-01-1970 03:00 ARZU İLE GÜNDEM 01-01-1970 03:00 ARZU İLE GÜNDEM 01-01-1970 03:00 AVM HATUNLARI 01-01-1970 03:00 BENDE NEFRET EDİYORUM TOPLU MESAJLARDANNNN! 01-01-1970 03:00 EĞİTİM VE SORUMLULUKLARIMIZ 01-01-1970 03:00 ANADİLDE EĞİTİM 01-01-1970 03:00 TOPLUM VE EĞİTİM 01-01-1970 03:00 İNTERNET KULLANIMI VE ÇOCUKLARIMIZ 01-01-1970 03:00 TÜKÜRÜĞÜNÜZDE BOĞULUN 01-01-1970 03:00 EZİLEN ERKEKLER-ERKEK HAKLARI-ERKEK HAKLARI NEREDE-ERKEK HAKLARI VARMI? 01-01-1970 03:00 ÇARPIK İLİŞKİLER ÖLÜME SÜRÜKLER… 01-01-1970 03:00 EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİ 01-01-1970 03:00 BİR ANNENİN GÖZÜYLE EĞİTİMİMİZ 01-01-1970 03:00 EĞİTİME GENEL BAKIŞ ÖZELDE SİVEREK’TE ÖZEL OKULLAR 01-01-1970 03:00 Erken yaşta evlilikler 01-01-1970 03:00