Bazen, her insanın, evi barkı, yaşadığı diyarı terk edesi gelir.
Çekilmez olur hayat, anlamsızlaşır güneş, bir ağacın dalında öten kuşun sesi etkilemez incinmiş yüreğini. Kar üşütmez yağmur ıslatmaz, bedenin
Ruhun firarda bedenin esir düşmüş bu kentin sokaklarına.
Akşam kalabalığı evine, yuvasına kavuşmanın telaşında ki insan seli.
Bir şosede elerin cebinde, ölüm düşmüş aklına, çaresizlik yuva kurmuş yüreğine
Oysa daha düne kadar, bu insan kalabalığının içinden biriydin, evine. Çocuklarına, sevgiline kavuşmanın heyecanı, çarpardı yüreğinde.
Giderek yitiriyor tılsımını sevmelerin. Koca kalabalığının içinde meğer bir senmişsin yalnız, denizde ki kum tanesi gibi
Elerlin cebinde, bedeninden çok ruhun yorgun düşmüş. İçinde ki sevgi bahçesinde alın teri ve gözyaşlarınla sulayıp yeşerttiğin, güllerin bir bir yaprak dökmüş, güllerden geriye kalan dikenler her biri ayrı kanatır yüreğini.
Yalnızlık her geçen gün yuva yapar yüreğine. Sevdiğin, inandığın insanların acı sözleri sevgisizlikleri her gün biraz daha çoğalıyor, yalnızlık ağlatır seni gecenin karanlık kuytularında, payına düşen gizlediğin gözyaşların
Ellerin cebinde, bir akşam serinliğinde yürürken Siverek kaldırımlarında, başlar yüreğinde ki hayat muhasebesi, böl çıkar payına döşenin vefasızlık ve ihanet olduğunu gördüğünde. Bir arabanın altında ezilen bir çocuğun sancısına döner yüreğindeki acın.
Can çekişiyor, insanlık, bir vefasızın dilinde yalan yeminler, sevgisizliğe dönüşüyor’’ seni seviyorum ‘’demeler.
İşte o zaman daha iyi anlıyorsun ve kimselere duyurmadan bir fısıltı halinde’’İhanet vardır kurt kanununda’’deyip avunuyorsun.
İhanet ve sevgisizlik rüzgârları birleşip fırtınaya dönüşüyor. Ya çekip gitmelisin bu diyarlardan, ya da son baharda yaprak döken, ulu bir çınarın yaprağı gibi savrulacaksın. Kuruyan yapraklar gibi namertleri ayakları altında ezileceksin ta ki namuslu bir yağmur seni alıp sel sularına katana dek!
Çınarın yaprağı gibi yerlerde savrulmayı beklemeden, en yakınında ki birinin paslı ihanet hançeri yüreğini kanatmadan, tırnaklarınla kendi yüreğini kanatıp gitmesini bilmelisin.
Acıda olsa, gitmelisin. Unutma sevginin bittiği yerde yaşam bitmiştir. Bir dilencinin edasıyla sevdiklerinden sevgi dilenmek küçüklüktü, acizliktir. Bilmelisin ki dilenciliğini her türlüsü ahlaksızlıktır!
Kişililiğini, ahlakını ve en önemlisi insanlığını yitirmeden ucunda olsa da ölüm. Ya Ölmeli ya da terk etmelisin bir zamanlar gülümsemelerinin yankılandığı diyarı.
Gitmek gerek bazen kırmadan, kırılmadan.
Yalana dolana gerek kalmadan,
Bir yılan gibi kıvrılıp sessizce gitmektense camı, çerçeveyi kırıp gitmek daha onurludur.
Gitmek gerek istenmediğin kapılardan yüreklerden.
Giderken sahte gözyaşlarına yalan yeminlere,
İkiyüzlü riyakâr sahte gözyaşlarına bakmadan,
Adam gibi gitmek gerek.
Giderken Yarınlarını düşünmeden sevginin matematiğini yapmadan,
Papatya falına bakmadan gitmek gerek.
Bazen gitmekte yetmiyor.
Elini kolunu bağlamışsa gelenekler görenekler sarmışsa etrafını can bildiğin ahtapotlar işte o zaman tükürüp dünyanın çarkına, gitmek yerine gerekirse ölmek gerek.
Ölmekte bir anlamda gitmektir.
Riyakâr ve sahte gülüşleri görüp her gün öleceğine adam gibi bir kere ölmeyi bilmek gerek
Kalıp onurunu yitirmektense, Güneşle son selamlaşman olsun bir sabah.
. Kimseden intikam almadan, kimse seni yalnızlıkla cezalandırmadan, ihanetlere, sevgisizlikle karşı onurluca toprakta bir yaban çiçeğine dönüşmeye değerdir insan onuru!
Onun için fazıla nazlanmadan el sallamalı güneşe, aya ve ardında bakmadan gitmesini bilmek gerek
Giderken Adam gibi gitmek gerek….
Saygılarımla