BAZI İNSANLAR DELİCE SEVİLİR. NEDENİ VARDIR BU SEVMELERİN SENİ ÇOK SEVDİĞİMİ SADECE SEN DEĞİL TÜM ÂLEMİN BİLMESİNİ İSTİYORUM SİVEREK HALKINA ÖZELLİKLE KADINLARINA VERDİĞİN EKMEKLERİN BİR TEK KARŞILIĞI VAR SAYGILAR SUNUYORUM ELLERİNDEN ÖPÜYORUM ÖĞRENMELERİN ÖĞRETMENİ YÜREĞİMİN EMEK ÇİÇEĞİ ZEHRA HOCAM
Alışa gelinmiş klişe sözlerle Öğretmenlik kutsal bir meslek olarak tanımlanıyor.
Ben öğretmenliği anne ve baba kadar yakın görüyorum. Öğretmen abla, kardeş bazen de sırdaş ve en önemlisi arkadaş olabiliyor.
Türkiye'nin her yerinde, verdiği eğitimle yüreğini sevgisini katık yapıp, eğitim verdiği çocukları kendi öz çocuğundan ayırmayan, açtığı okuma yazma kurslarıyla insanların karanlık dünyalarına ışık olan sevgisiyle karanlıklarda güneş gibi açan onlarca, yüzlerce öğretmenler görev yapıyor. Eli öpülesi bu öğretmenler, olmasaydı karanlıklar çıkmazdı aydınlıklara.
Her insanın bir öğretmeni vardır. Eğitimi sadece okul çatılarının altında düşünmemek gerek. Hayatın kendisi bir okul ve bizlerde birer öğrenci konumundayız. İsterseniz gelen eğitim uzmanlarının tanımladığı öğretmen profilini birlikte okuyalım.
Öğretmen, en genel tanımıyla, öğrenmeye rehberlik eden kişidir. Bu süreçte öğretmenin önemli sorumlulukları, büyük fedakârlıkları vardır. Öğretme evrensel bir uğraştır. Yaşadığımız çevrede her an ana baba çocuklarına, usta çırağına, öğretmenler öğrencilerine sürekli bir şeyler öğretirler. Yani sürekli bir öğretme ve öğrenme durumu söz konusudur. Ancak öğretme ve öğrenmenin iki değişik işlev olduğu her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken öğrenme başka bir kişide oluşur. Çok açık ve basit gibi görülse de aslında üzerinde ciddî bir şekilde durulması gereken bir durumdur. Öğretme öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için o iki kişi arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Başka bir deyişle öğretmen ve öğrenci arasında özel bir bağ kurulmalıdır.
Bu güzel ve samimi bağı okuttuğu minik yavruların dışında çevresindeki kadınlarla sevgi bağını kurmayı başaran Fatime Zehra Kutay öğretmenin çabalarını anlatmak istiyorum.
Gazeteciliğe başladığım yıllardı. Gülabibey mahallesinde yaşayan kadınlar bir öğretmenden söz ettiler.
Kadınlar" öğretmenin kapı kapı dolaşıp okuma yazması olmayan kadınları okuma yazma kursuna davet ettiğini, kendilerine engel olmak isteyen eşlerini, kardeşlerini ikna ettiğini, kadınların bilinçlenmesi için büyük bir çaba gösterdiğini" söyleyince işe yeni başlayan bir gazetecinin heyecanı ile bu çabayı haberleştirmeyi düşündüm.
Kadınlar tarafından övgüyle anlatılan fedakâr öğretmeni haber yapmak için görev yaptığı Atatürk ilköğretim okuluna gittim.
Kendisiyle tanışıp, haberini yapmak istediğimi söyleyince önce karşı çıktı. Karşı çıkmasının nedenini şu sözlerle dile getirdi" Ben bu işi reklâm olsun diye yapmıyorum. Bir eğitimci olarak kadınlarımızın okuryazarsız olması, kendilerini ifade edememeleri ağrıma gidiyor. Benim derdim ne tanınmak nede fazladan bir para kazanmaktır benim derdim, okuryazar olmayan kadınlarımızın bir doktora gittiğinde, ya da bir şehir'e gittiklerinde bir tabelayı okumalarını sağlamaktır, eğitimci bir insan olarak bunu kendime görev bildim hem de zorunlu bir görev"
Zorda olsa öğretmenlerin öğretmeni, dilsizlerin dili öğretmen Fatime Zehra Kutay'ı ikna ettim. Benim derdim, bir öğretmeni öne çıkarmak değil, benim derdim fedakâr öğretmenlerin sayısının çoğalması için yapacağım haberle katkı sunmaktı.
O dönemde yaptığım haber Güneş Gazetesinin birinci sayfasında" Eli öpülecek öğretmen "başlığıyla yayınlanmıştı.
Aradan geçen uzun yıllarda fedakâr ve eli öpülecek öğretmen Fatime Zehra öğretmenin defalarca haberini yaptım.
Dün yine okuma yazma haberi için görev yaptığı SODES kadın kültür merkezine gittim. Kültür merkezi deyince ahım şahım bir bina gelemesin aklınıza.
Toprak çatılı tipik avlulu Siverek evlerinden bir kadın kültür merkezine çevrilmiş. Hava soğuk sınıfta soba olmamasına rağmen öğretmen Fatime Zehra'nın sevecenliği sınıfı dolduruyordu.
Sınıfta her yaşta kadın vardı. Torun sahibi Saime ninenin okuma aşkı Zehra öğretmenin sevgisiyle aydınlık dolu günlere yol alıyordu. Tahtada adını soyadını yazarken yaşadığı heyecan bir eğitimci için ödüllerin en büyüğüydü.
Zehra hocanın kimseden beklediği bir ödül veya makam yoktu. O beklediğini Saime ninenin yaşadığı heyecandan alıyordu.
İnsan için en büyük ödül yol ve yoldaş olabilmektir. Saygılar Zehra öğretmen saygılar analar, bacılar Saime nineler binlerce kez saygılar.
Yüreği temiz gönüllü ve gönülden çalışan insanların çoğalması temennisiyle…