Yazının başlığını okuyan sevgili dostlar şunu diyebilirler: "Siverek ve maden ne alaka?" Evet, fiziki olarak belki maden ocakları yok ama madencilerin aksesuarlarıyla ekmek kavgasını veren, en az madenciler kadar emekçi olan insanlarımız vardır.
Siverekli madencilerden söz etmeden önce, yavrularına bir lokma ekmek götürmek için çırpınan, her işi yaparım deyip, hiçbir iş kapısı açılmadığı için, çaresizliğini gecenin karanlığında yanaklarını gözyaşlarıyla ıslatıp, baba olduğuna pişman olan nice işsiz yürekler vardır.
Hani çokça bilinen yiğit ve mert insanların sıkça kullandığı bir söz vardır; "Eğer tek başıma olsaydım, Şahı devrana kul olmazdım, ne eyleyim ki aileyi efradım var benim." Ya da şunu deriz, "ne eyleyeyim ki devran kötü devran, aslanı kediye boğan devran"
Yoksulluk ve açlık her insan için tüm hastalıkların başlangıcıdır. Paran olmadığı için iyi beslenemediğin için hastalanırsın, paran olmadığı için sağlıklı bir evin olmaz hastalanırsın, paran olmadığı için giyinemezsin üşürsün, Temmuzun sıcağında. Fakat bir baba için yoksulluğun dayanılmaz ağırlığı çöker omuzlarına, bazen o ağırlık insanın yüreğinde onarılması zor yaralar açar.
İşsiz bir babayı düşünün, çocukların en mutlu olduğu mübarek bayram yaklaşıyor, ayakkabı, elbise alacak para yok. Çocuklar sorgulamaya başlar babayı: "Bak geçen bayram almadın, bu bayram alacaksın değil mi?" İşsiz baba belki yaşamının en mutlu olacağı "alacağım yavrum" sözünü veremiyor. Çocuklar henüz yoksulluğun acı yüzünü görecek yaşta olmadıkları için ısrarla "Bu bayram alacaksın değil mi" sözünü tekrarlarlar.
Siverekli madenci karı kocayla karşılaştığımda kısa bir şaşkınlık yaşamıştım. Gece geç saatlerde sabaha iki üç saat var. Karanlıkta başlarında ki madenci fenerini gördüm, yaşlı adamın yanında, ondan birazda genç bir bayan vardı.
Uzaktan onları izlemeye başladım. Caddede bulunan çöp bidonlarına yöneldiklerinde çöp topladıklarını anladım.
Şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra, yanaşıp konuşmaya çalıştım. Konuşmaya yanaşmadıkları için fazla ısrarcı olmamıştım.
İsimlerini bilmediğim için ilk etapta Siverekli madenciler ismini verdim bu meçhul emekçilere.
Bir sonra ki gün İlçemiz Kaymakamı Sayın Hamza Erkal ile yaşlı ve kimsesiz bir bayanın evine konuk olup, yaşlı teyzemizle birlikte iftar yemeği yedikten sonra Siverekli madencilerden sözü açtım. İlçe Kaymakamımız bu insanlara mutlaka yardımcı olmamız gerektiğini, adreslerinin tespitini isteyince gönüllü olarak onları birkaç gece aramaya başladım.
İki gün sonra Siverekli madencilerin izini yine gecenin karanlığına buldum. Onlara yardım yapılacağını söyleyince çok sevindiler.
İsimlerini adreslerin aldım. Karı kocaydılar, beş çocuklarına bakmak için gecenin karanlığında çöp bidonlarını başlarına bağladıkları madenci feneriyle aydınlatıp bir lokma ekmeğe dönüştürecekleri atık maddeleri topluyorlardı.
İsmi Ramazan'dı eşiyle birlikte, bazen de çocuklarını yanlarına alıp, hayata kalmak adına çöp topluyorlardı.
Siverekli Madenciler kiralık bir evde yaşıyorlardı. Yoksulluğun ve açlığın sınırlarının çokta altında ölmeden yaşıyorlardı. Hali vakti yerinde olup yaşamını beğenmeyen insanlara inat, onlar bu hallerine bile şükür ediyorlardı.
Karı koca madencileri alıp ilçe kaymakamımızın yanına gittim. Kaymakam Erkal karı kocanın halinden etkilendiği her halinden beliydi. Bazen gözleri nemleniyordu ilçe kaymakamının.
Kaymakam Erkal Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı aracılığıyla ailenin bir yılık kirası ile Bin TL nakit para yardımı yaptı.
Karı koca kaymakamlıktan ayrıldıklarında çocuklar gibi sevinçli idiler.
Ramazan ağabey teşekkür ederken sevinçliydi, fakat kullandığı bir söz bana kurşun kadar ağır geldi: "Bu parayla artık çocuklara bayramlık alırım kaç bayramdır çöpten bulduklarını giyiyorlardı"
Söz kurşun kadar ancak bu kadar ağır olur ve ben insanım diyen herkesi böyle yaralar demek.
Siverekli madencilere bir yardımda Siverek Yardımlaşma Derneği (SİYAR DER) den geldi. Dernek sekreteri Vedat Turgut ile gıda yardımı götürdüğümde bu kez çocuklar gibi sevinme sırası bizdeydi.
Yapılan yardımların yarayı pansumandan öteye işe yaramayacağını biliyorum, yara kanayacağına pansumanında faydalı olacağını biliyorum. Asıl Çözüm Sosyal Devlet anlayışında saklı. Asıl çözüm ya vatandaşına iş bulacaksın ya da bulamadığın iş için devlet olarak belli bir ücret ödeyeceksin yani genel işsizlik sigortasını hayata geçireceksin ve babaların bir nebzede olsa gecenin karanlığında ağlamalarını engelleyeceksin.