Ben hap şuna inandım; sorumluluk sahibi bir babanın işi dünyanın en zor işidir.
İnanıyorum ki yeryüzünde ve yeryüzünün küçük bir parçası olan Siverek’te tüm babalar olmasa da, bazı babalar kendi açlıkları için değil yavrularının aç kalışları karşısında gizliden gizliye gözyaşı döktüklerine inananlardanım.
Bu yazımda bir babanın gözyaşlarını sizinle paylaşmak istiyorum. Gözyaşlarına bakıp bu bir edebiyat yazısıdır diyenleriniz olacak, ama inanın ki yaşananlar gerçeğin ta kendisidir.
Yeryüzünde sayıları milyonları bulan aç insanlar olduğu bir gerçek. İnsanları yoksul ve aç kalışlarının nedenini uzun uzun anlatmaya gerek yok. Azıcık mürekkep yalayan her insan dünyada ki çarpık düzenin insanları aç ve perişan bıraktıklarını bilir. Ben açlığın tek nedeninin yeryüzünde adil ve adaletli düzenin olmayışı hakça paylaşımın yapılmadığına inananlardanım.
Haksızlığın olduğu yeryüzünün her metre karesinde yoksulluk ve açlık vardır, bu düzen böyle sürdükçe de olacaktır. Yaşanan açlık ve yoksulluğa rağmen, insanlarımız halen israf etmeyi ve en önemlisi ekmekleri çöpe atmaya devam ediyor.
Mübarek Ramazan ayının heyecanı içerisindeyiz. Sağlığı yerinde olan kardeşlerimiz, sıcak havaya aldırmadan oruçlarını tutacaklar. Oruçlu her insan açlığı ve susuzluğun ne demek olduğunu bilen insandır.
Bu mübarek günde bir babanın açlık karşısında ki gözyaşlarını anlatıp, bu mübarek ayda yardımlarımızı bekleyenlerin olduğunu hatırlatmak amacıyla yaşanmış bu olayı sizlerle paylaşmak istedim.
Çok samimi olduğum bir arkadaşım bana başından geçenleri şöyle dile getirmişti” biz sekiz kardeştik. Babamız hamallık yaparak geçimimizi sağlamaya çalışıyordu. Babam tüm çocuklarını severdi, en çok küçük kız kardeşimize düşkündü. Evimizin avlusu çevrili değildi, evi sokaktan ayırmak için bir metre yüksekliğinde taşlarla çevirmiştik. Bir gece eve geldiğimde avluda babamın ağlama sesini duydum”
Arkadaşımın boğazının düğümlendiğini görünce ikimizin arasında derin bir sessizlik oluştu.
Arkadaşım yutkunarak devam etti yarım bıraktığı sözlerine” Babamın ağladığını ilk kez görüyordum. Babamın ilk gözyaşlarına tanıklığım, beni de kısa sürede şoka soktu. Ne kadar beklediğimi bilmiyorum, babam bani fark etmeden evden uzaklaştım. Saatlerce sokaklarda dolaştım. Babamın neden ağladığını, ya da kimlerin ağlattığı sorularına cevap bulmaya çalıştım. Babam yoksul ve dürüst bir insandı, hiç kimseyle alıp, vereceği yoktu kendi yağında kavrulan biriydi, peki gözyaşlarının nedeni neydi?
Arkadaşımın babasının gözyaşlarından etkilendiği her halinden beliydi, yaşanan bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen sanki dün yaşanmış gibi anlatıyordu.
“ o gece geç geldim eve, geldiğimde babam, çoktan uyumuştu. Sabah işe gittim, babamın gözyaşları gözlerimin önünde adete damlıyordu. İşten ayrılıp babamın sürekli gittiği kıraathaneye giderek kedisini bulup gözyaşlarının nedenini sormaya başladım. Babam geçiştirmeye çalıştı.” Sıkıldım ağladım yahu benim ağlamaya da hakkım yok mu? Bende insanım oğlum babalar ağlamaz mı?” Israrlı sorularım karşısında yenik düşen babam, daha ağlama nedenini demeden gözleri nemlenmeye başlamıştı. Derin bir iç çekerek anlatmaya başladı” Küçük bacın komşulara gitmişti bugün adamlar avluda saç kavurması yapıyormuş. Eve geldi bana et diye tutturdu. Yalvardım yakardım çocuktur laf dinlemez, kendisini yerde yere vuruyordu et diyor başka bir şey demiyordu. Bende para olmadığı için kalkıp kasaba gidemedim. Kardeşinden kaçmak için dışarı çıktım, çocuk arkamdan gelmeye, tekrar etmeye
Başlayınca bende bir tokat vurdum, biliyorsunuz bu güne kadar size tokat atmadım. Kardeşinize attığım tokat yüreğimi o kadar acıtmış olacak ki, ağlamaya başladım. Tüm meselem bu”
Arkadaşıma şöyle dedim: kekom galiba bu tokat senide çok etkilemiş.
Evet dedi:” ben şimdi o tokadı çocuklarıma atmamak için kendim aç kalıyorum ama çocuklarımı aç bırakmamaya çalışıyorum. Bu adaletsiz dünyada kim bilir insanlar bir lokma ekmek uğruna ne tokatlar yiyor...