Demek bu sevdanın ömrü bu kentin şehirlerarası otogarına kadarmış Cinayet hükümlüsü bir mahkûmun edasıyla kaçıyorsun aşktan sevdadan. Ardına bakmadan gidiyorsun suçlu ve mahcup yürekleri yakan kalleş bir kundakçı edasıyla.
Bir otobüs alıp seni götürecek seni, bilmediğim şehirlerin meçhul gecelerine. Giderken ardına bakmadan, bir komşuya el sallar gibi gideceksin. Bir sevgili gibi olmasa da, bir arkadaş gibi veda edecek ne yürek gücün, nede yüzün kalmış!
Demek gidiyorsun; Hislerimi yazboz tahtasına çevirip, umutlarımı, yarınlarımı çalan, bir hırsız edasıyla gidiyorsun.
Oysa daha dün senin için çıktım kırlara avuçlarımla güneş topladım senin için. Senin gibi bir hisiz uğruna papatyayı, gülü kopardım dalından. Temmuz'un kan sıcağı günlerinde karacadağın esintilerini toplayıp getirdim senin için.
Uykusuz gecelerimde yıldızlara ezberlettim adını. Yalnızlıklarımı adınla azalttım. Adınla bitirdim yüreğimde ki acıları, karamsarlıkları. En güzel şiirlerimi senin adına okudum. Yazdığım her şiir mısrasında ya saçının bir teli, ya gülüşünden bir kesit yansıdı mısralara.
Sen yokken de kalbimin bir yerinde hep benimle kaldın. Hasretlikler deryasında yüzerken adına yalnızlığı yakıştıramadım, seni yüreğimin orta yerinde yaşattım. Bahçede ki çiçeklere, evin içinde bulunan canlı, cansız cümle varlıklara adını verdim. Adın aydı, güneşti, doğardı yoksulluk kokan odamın içine. Geceleri gök kubbede ışıldayan her yıldızın adına adını verdim. Matematik dersinde iki kere iki dört edeceği yerde, birde adınla eşitleşiyordu kareli defterlerimde. Sen yokken seni çoğalttım, nazlı bir bebek edasıyla büyüttüm içimde. Gözlerimde sevgi ve yaşama sevincinin parıltısıydı adın. Sevginin ve aşkın bir diğer adı, adındı yüreğimde.
Bu kadar ucuz ve sıradan bir veda ya sığdıramazsın yaşananları. Sevdası uğruna çile çekenlere ihanettir! Aşkı ve sevdası uğruna ölenlerin kemikleri sızlar.
Dur! Gitme. Acıda olsa bir şeyler söyle bana. Hiç bir şey olmamış gibi çekip gidersen sevenlerin laneti yağar bu şehrin üzerine. Gidersen böyle duygusuz ve kaçarcasına bu şehirlere yağmur yağmaz kurak geçer mevsimler, bir daha gül açmaz dalında. Bülbül yetim kalır gülsüz.
Bu kadar hissiz ve duygusuz olamazsın, yazık aldanıp kanmışım senin gibi aşk ve sevda döneğine.
Şaşıyorum sana; Bırakıp gitmek bu kadar kolay mı? San ki hiçbir şey yaşanmamış, san ki düşlerime girip geceler boyu uykularımı hançerleyip beni uykusuz bırakan sen değilmişsin gibi. Bir misafir edasıyla ''haydi ey vallah ''deyip ardına bakmadan, bu şehirden gidebilirsin! Ama nedeni ne olursa olsun, kalbimin gönül kapısından ancak ölümümle çıkıp gidebilirsin.