Evliya çelebi karacada bölgesine yaptığı geziyi seyahatnamesinde anlatırken" gün boyu yürüdüm ormanlıktan dolayı başıma güneş geçmedi" diyor
Kime sorsan o günleri, o ormanlık alanların özlemini çeker. İnsanlar kendi elleriyle doğayı katlettiklerinin farkına ancak bu yüzyılda varabildiler.
Günümüzde Karacadağ baktığımızda erken saçları dökülmüş kel bir adamın görüntüsünde, o bölgede yaşayan insanlara Evliya Çelebi'nin o meşhur lafını yani" gün boyu yürüdüm başıma güneş geçmedi" deseniz kimse size inanmaz. Zaten ne başımıza geldiyse inanmamakta inat ederek geldi. Ağaç toprak ilişkisini, ağaç yağmur ilişkisini anlatsanız o bölge insanına, bu gün bile çok az insan size inanır.
Olan olmuş zararın neresinden dönerseniz kardır, diyerek Şanlıurfa Orman bölge müdürlüğü karacadağ bölgesinde ağaçlandırma yaptı, birkaç yıl önce yapılan ağaçlandırma çalışması meyvesini vermeye tam başlamışken, bir kıvılcım aralarında badem ağaçlarının bulunduğu alanda rüzgârın etkisiyle, karacadağ cehenneme dönüştü.
Yangında kasıt var mı? yok mu? Bilemiyorum. Bildiğim tek şey adeta ciğerlerimizin yanması kadar bu kızgın alevlerin bizi de yaktığıdır.
Yangın küçük bir kıvılcımla başlamış, duyarlı köylüler kazma, kürek alarak, alevlerle mücadeleye başlarlar. İtfaiye ekipleri ekip dediğimiz her vardiyada üç kişi, yol uzak Siverek'ten yangın alanı 60 Km üç itfaiyeci rüzgârın etkisiyle canavara dönüşen, daha küçük bir çocuğun yaşında olan alev alev yanan ağaçların yanmasını önlemeye çalıştılar, mücadele ettiler üç kişi, üç kişilik bir itfaiye ekibi, o esnada başka bir yangın olsa zaten müdahale edilecek ekip yok.
Üç itfaiyeci bunlarda biri araç sürücüsü, birde ağaç sevgisi olan, sayıları bir elin parmağını geçmeyen gönüllülerin çabalarıyla akşam saat 8'de başlayan yangın gece saat 01' de anca söndürüldü.
Yana ağaçların çığlığı bir yana, yangına müdahale eden Mahmut İsey, bana yangının görüntülerini gönderdi. Mahmut bana şu cümlelerle ciğerimizin nasıl yandığını anlatıyordu" Kardeş Allah aşkına yaz belki bir duyarlılık oluşur, ben yangını söndürmeye çabalarken o alevler içinde diri diri yanan hayvanların çığlığı çiğnerlerimi yaktı. Onlar adeta konuşuyorlardı, bizi kurtar kurtar diyorlardı, insan insanlığından utanıyordu diri diri yanan hayvanların çığlıkları karşısında"
Mahmut, adeta olayı canlı anlatıyordu, ağaçlık ya da minyatür orman içinde çığlıklar bir hayvanın çığlıklarından çok bir canlının diri diri yanarak son çığlıkları olarak yüreğime işledi düşünün ha dilsiz savunmasız bir hayvan alevler arasında kalmış ha bir bebek sonuçta ikisi de canlı, ağaçlarda canlıdır fakat onların gözyaşları sesizdir.
Çevre köylülerinin anlatımına bakılırsa yangında kundaklama şüphesi var. Bu konu orman koruma muhafızları ile jandarma tarafından araştırılmalı. Nedeni ne olursa olsun yangınlara acil müdahale edecek ekiplerin ormanlık alanlara yakın koşullandırılmalı. Üç yüz bin kişiye her gece üç itfaya vardiyası hizmet vermeye çalışıyor. Allah muhafaza çermik sınırımız, Adıyaman sınırımızda bulunan ormanlık alanlar da çıkabilecek olası bir yangına hazır değiliz.
Ağaçlandırma elbet önemli gönül isterdik; Evliya Çelebi'nin başına güneş geçmediği bir karacadağımız olsun.
Ağaçlandırma faaliyetlerini bulunduğu alanlarda çevrede yaşayanlara ağaçlandırmanın toprak ve suyla ilişkisi anlatılmalı. Bölgede yangınlara karşı ekip ve ekipmanların bulundurulması gerekiyor. Üç itfaiye ekibi 50 hektarlık alanda ne kadar yangına müdahale edebilir? Marifet ağaçlandırmada değil ağaçlandırdığımız alanları koruyup gelecek kuşaklara miras olarak bırakmakta.