Dünyanın en kutsal işinin anne ve baba olmak olduğuna inanan bir insan olarak, ne zaman parçalanmış, yıkılmış hayat hikâyelerini dinlesem yüreğimin derinliklerinde iyiden iyiye bir sızı başlar. İçim yanar, bazen bir annenin, bazen de bir babanın drama dönüşmüş yaşamları ağlatır beni.
Benim yaşadığım duyguyu ben insanım diyen herkesin yaşadığından kuşkum yok, fakat anne ve babaların yaşanan acılar karşısında daha bir duygusal olduklarına inanırım.
Evlat sahibi olmayan biri, evlat sevgisinin nasıl bir duygu olduğunu bir anne ve baba kadar bilemezse, evladını toprağa vermiş bir anne ve babanın acısını o acıyı yaşayandan başka kimse dile getirmez, titrese bile yüreği yangın yerine dönmez.
Yanı başımızda birçoğuyla akrabalık bağımız olan Suriye halkının yaşadığı, yıkımı acıyı, her vatandaş benim kadar biliyor.
Suriye'de yaşanan acıları fazla anlatmama gerek yok. Yangını tarif etmenin ne anlamı var her insan ateşin yakıcı olduğunu bilir.
Suriye yangınından kaçan binlerce insanımız sefalet içinde hayata tutunmaya çalışıyor. Suriye yangınından kaçıp canını kurtaranlar kendilerini şanslı sayıyor. Hiç kimse geride bıraktığı dünya malını, servetini düşünmüyor. Yaşanan acılar o kadar büyük ki geriye dönüp bakacak göz tahammülü kalmamış insanlarda.
Suriye yangınından kaçan yüzlerce insan geride bir parçasını yangında bırakarak kaçmış, kendi yurdundan kaçıp hayata tutunmaya çalışanlardan biride Hüseyin Abdullah isimli Suriyeli vatandaştır.
Hüseyin Abdullah Halep kentinde yaşıyordu. Yoksul ve mutlu bir yaşamı vardı. Çocuklarıyla birlikte Suriye tarlalarında ırgat olarak çalışıyordu. Suriye'deki çatışmalardan o da nasibini almış. Evine isabet eden bir bomba 14 yaşındaki oğlu Ali'yi almış, diğer oğlunun bir bacağı diz altından kopmuş. Büyük kızının kocası Halep'te öldürülünce kızını, iki torunu ve geride kalan ailesini alıp Türkiye'ye gelmiş. Hüseyin Abdullah, bir müddet Birecik'te Fırat nehrinin kıyısında çadır kurup yaşamaya başlamış. Birecik'te fazla kalamayınca Siverek ilçesine gelmiş.
Ailesiyle birlikte başını sokacak bir ev bulamadığı için Çermik yolu Tokdemir mevkiinde hava soğuk olmasına rağmen, çadır kurup yaşamaya başlamış. Hava soğuk ve yağışlı olduğu için en çok 12 yaşındaki küçük kızı etkilenmiş. Hüseyin Abdullah, kızın soğuktan ve korkudan titremelerini engellemek için başını kucağına dayayıp gözyaşı dökmüş birkaç gece.
Birkaç haftadan sonra Siverekli bir vatandaş Camikebir Mahallesindeki evini kendilerine tahsis etmiş. Çadırdan sıcak bir yuvaya kavuşan Abdullah ailesi mutlu olmuş, en çok mutlu olan küçük kız çocuğu olmuş. Küçük kız artık rahat uyuyormuş ne soğuktan nede korkudan titrememiş bir daha.
Hüseyin Abdullah ile Gazi aile çay bahçesinde tanıştık. Kürtçeyi iyi bildiği için sohbetimizi Kürtçe sürdürdük.
62 Yaşında olmasına rağmen ailesine bakabilmek için 12 yaşındaki kızıyla birlikte ayakkabı boyacılığı yapıyor. Çay bahçesinde olanlar sadece yardım amacıyla ayakkabılarını boyatırken. Yaşlı adam kimseden sadaka beklemediğini söylediği an, parkın içine iki dilenci bayan geldi. Yaşlı Suriyeliye bunlarda Suriyeli mi? Diye sorunca tepkisi çok sert oldu.
Kaşlarını çatıp şu cevabı verdi" bak benim sakallarım beyazlaşmış yaşlı ve hasta olmama rağmen kimseye avuç açmamak için boyacılık yapıyorum" Ellerine bulaşmış ayakkabı boyasını göstererek" bu eller tuttuğu sürece ben bu elleri keserim yinede sadaka için kimseye açmam"
Hüseyin Abdullah'ın en büyük dileği Türk vatandaşlığına geçip Siverek'te yaşamını sürdürmek.
Bizimde en büyük dileğimiz Suriye'de yaşanan kardeş kavgasının bir an önce bitip drama dönüşen hayatların normale dönmesidir..