Fırat'ın kıyısındayız, sessizlik aramızda hâkimiyetini kurmuş, sessizliğin hâkimiyetine son vermek iççin, konuşmak istedim.
Elinde yabani bir çiçeğin yaprağı, sanki karşısında bir insan varmış gibi konuşuyor. Elimde ki modern telefonla ses kaydını almaya çalışsam da beceremedim. Oldum olası hep teknoloji fukarası kaldım. Doğal antenlerim kulaklarımı verdim sesine, rüzgâr bazen bir jiletin keskinliğiyle onun cümlelerini parçalıyordu.
Demirci Mehmet, yiğit insan sevda ve kavga yorgunu, güzel yürekli dostum. Kaç zamandır tıraşsız yüzü, güneşin aydınlattığı gözaltlarında ki mor halkalar, adeta yoksulluğun ve yorgunluğun belirtisiydi.
Kimi sevse bir yaranın izi kalır yüreğinde, edebiyat olsun diye yazmıyorum kaç adam var bu memlekete, bu insanın yüreğiyle eşleşecek. Kavganın en ön saflarındaydı, ne için kavga ettiğini bilmese de arkadaşlarının kavgasında hep sıkılıydı yumrukları ve çok sonradan öğrenecekti bilgin dostlarında kavganın ana nedenlerini.
Sevdalandı, adam gibi sevdaların en üst diyarındaydı sevdiğinin adı, hiç birimiz öğrenmedik sevdiği kadının adını. Bir militanın işkencehanelerde sır gibi sakladığı kavgasının sırları gibiydi sevdiğinin adı. Yenik düşmedi sevmelere, sevdikleri onu yarı yolda bıraktı. Yaşadığı ihanetlere karşı sevdanın yiğit bir savunucusuydu her zaman. Yaz aylarında üçgen parkta oturup çay içtiğimizde gülümseyerek şöyle derdi" Devrimci kadınlar aşka an layık kadınlardır" Bazen onu daha çok konuşturmak için; ya kekom Aşk nedir? Elini aklar düşüşmüş saçlarında gezdirerek şunları derdi" ya babam cenneti gören varsa tarif etsin, ben aşkı yaşamadım ki, âşık olduğumu sandım, sandım sanmasam uğruna ölümlere gideceğim kadar sevdiğim, kadın beni dünyanın yalan cenneti için satar mı? Demek ki ben aşkı tarif edemem…
Oysa doğruyu saklıyordu, uğradığı aşk ihanetlerine rağmen bu memlekete en iyi aşkı o anlatırdı. Konuşmazdı yazardı, sevdasını kavgasını kanaviçe işler gibi sözcüklerle işlerdi. Aşın, sevginin ustası bu yiğit adam, şimdi yalnızlığı yorgan yapım geceyi sabaha bağlıyordu.
Elinde tuttuğu yaban çiçeğine soruyordu; Çiçek keşke senin kadar rahat olabilseydim, ekmek elden su Fırat nehrinden, akşam senden ekmek bekleyenlerin yok, bir zamanlar ölümüne sevip tüm varlığını armağan ettiğin hiçbir kimse gelip, köklerini topraktan ayırmıyor. Biliyormusun güzel çiçek? Toprak ana ihanet etmiyor köklerine, toprak ana her mevsim tohumlarını sağlar yüreğinde, vefalıdır mevsimi geldi mi güneşle buluşturur seni, hiç unutmaz. Yani güzel çiçek iyi ki, benim gibi insan değilsin. Dost desen yok gibi, aşk desen para pul mevki makama çoktan kurban edilmiş. Vefasızlık insanların doğal gıdası haline gelmiş. İki çift lafını, sırını saklayacak bir arkadaşın hasretini çekiyor insanlar. Yalan ruhların gıdası olmuş. Bir kadını Sevmek ah… Hiç sorma be çiçek, bozuldu insanlık, kalmadı bizim zamanımızda yaşanan ölümüne sevdalar, kavuşmak umuduyla yıllarca yol gözlemek, ucuzladı duygular, ucuzladı sevgi ve aşk kasabın iki kilo eti olmuş, süslenir bacaklarda.
Bak güzel çiçek, şu sesiz bir canavarı andıran Fırat nehri de masum değil, ölümlerin gizli sırlarını barındırır, kim bilir kaç kaçak sevdanın çığlığı boğulmuştur bu azgın sularda..
Dedim ya güzel çiçek derdin, kederin, yok. Aşka sevdaya olan inancın hiç solmamış, solsa nasıl yeşerirsin her bahar. Yaşadığıma bakıp gülüyorsun, arsızlık insana mahsus, acıların insanı arsızlaştırdığını bilmezsin, katmer bağlamış yüreğimiz, yaşamak buysa eğer yaşıyoruz rezilcesine..
Demirci Mehmet elinde ki çiçek yapraklarını elinden hafifçe bıraktı güneşin parlattığı Fırat sularına, bak çiçek biz insanlar hep ölümü kutsamışız, sana acımadım, dalından yapraklarını koparıp bir gelinin edasıyla sulara bıraktım, yani ölüme saldım, hiç üzülme güzel çiçek biz insanlar kendi ellerimizle dünyayı azara azar öldürüyoruz…
Demirci Mehmet kendisini dinlediğimi görünce, hayır ola kekom çiçekle muhabbetimi mi kıskandın?
Yok dedim çok dalgınsın bu günlerde..
Bak dostum insanı insan yapan,gerçek manada,bir sevgi, biraz güven,çokça vefadır, buda biz insanlarda her gün azalıyor.. Yani kısacası hepimiz önce sevdiğimiz insanları hal ve hareketlerimiz, sözlerimizle yaraladık, sonra ölüme terk ettiği insanlığı ve değersizleştirdik yüzün hürmetine yeryüzü yaratılan insanı…
Akşamın sert rüzgarları değerken yüzüne yine ölümcül sessizliğe gömüldü demirci Mehmet…