Hepiniz zaman zaman görmüşsünüz, sabah erken saatlerde, ya da güneş batmaya hazırlanıp şehir ışıkları yeni yeni yakılmaya başlarken bir telaş selli yaşanır caddelerde, evine gitmek için koşuşturan babalar, evinde çocukları bekleyen anneler, ya da kaldırım başlarında “mendil lazımı? Tartalım ağabeyler , şu kadar kilo olmazsa parası benden” diyerek bağıran çocuk sesleri karışır şehrin yoksulluk sesine …
Parkta düşünceli bir adam izlerken insan selini, gidecek bir yerin olmadığı düşünce aklına iki damla gözyaşı dökülür vefasızlık deresine. İş çıkışı küçük çocuğunun elini tutup telaşla trafiği yarmaya çalışan genç bir anne takıldı gözlerine hüzünleri daha çoğaldı. Bu zor günlerinde kendisini terk edip çocuklarlıyla başka bir şehre taşınan karısı, oğlu, kızıyla geçirdiği güzel günler geldi aklına. Mutlu yıllarını düşündü, Siverek Belediyesi Evlendirme Müdürünün sözleri düştü aklına “hastalıkta sağlıkta, iyi günde, kötü günde bir ömür aynı yastıkta kocamayı kabul ediyor musun?" Karısının mutlu ve gür sesiyle “evet” deyişiyle bu gün ki yalnızlığı düştü aklına… yüreği daha bir yandı , bu yangın doğal yanıklardan daha çok yaktı bedenini, ağlamaları çoğaldı. Kimse fark etmiyordu onu … Oysa Siverek’in en işlek caddesi olan Hürriyet caddesinde namı değer Lezgo’nun parkındaydı.
Akşam karanlığı kurşun misali ağır iniyordu yüreğine, arkadaşının iş yerinde kendisine tahsis ettiği adına ikinci şube dediği o yalnızlık ve vefasızlık kokan küçücük odaya dönmek istemiyordu. Akşam karanlığında el yaka çekildiğinde, kimseler görüp halini bilmesin diye bir hırsız edasıyla giderdi her akşam o küçücük odaya…
Parkın içinde bir ağacın altına sinmiş, her tarafı yara bere içinde olan bir köpek gözüne ilişti, günün sıcaklığı ve açlığı köpeği takatsiz bırakmıştı. Çöktü köpeğin başına günlerdir kimseyle konuşmamıştı. Tiksinmeden, iğrenmeden tüyleri dökülmüş köpeğin derisine ellerini bir babanın şefkatiyle okşamaya başladı. O okşadıkça köpek kendisine sahiplenmenin duygusuyla sevincini usluca başını sağa sola çevirerek o sevecen ellere olumlu tepkiler veriyordu.
Aylardır canından çok sevdiği insanların sesine hasret olan yaşlı adam gözyaşlarına hâkim olmayarak hıçkırıklar arasında konuşmaya başladı, “evet dostum ikimizde aynı kaderi paylaşıyoruz, sokaklar mekânımız, dost bildiklerimiz, sevgiyle tuttuğumuz eller, sevgiyle başımızı yasladığımız omuzlar bir bir gitti. Şimdi parklar ve sokaklar mekânımız, bir sen beni anlıyorsun birde şu yeni köklemeye başlayan çınar ağaçları. Okşanan el ve insanın yüreğini parçalayan sözlere köpek, adeta almıyormuş gibi yaşlı adamın yüzüne dönerek başını sağa sola çevirip seni anlıyorum der gibiydi.
Yaşlı adam, “karnın acıkmış” yorgun adımlarla Hürriyet caddesinde ki dönercilere gelip iki kişilik tavuk döner alarak tekrar parka döndü. Köpek aynı ağacın altında bekliyordu. Döneri köpeğin önüne verdi “ye dostum son paramı sana verdim bana Allah kerim”
Köpeğin iştahla önündekileri yemesi aylardır unuttuğu gülümsemeleri tekrar yüzünde belirlenmesine neden oldu. Çoktan karanlık basmıştı Siverek üzerine akşam telaşıyla evlerine koşuşturan insanların bazıları geri dönüyordu.
Kalkıp ikinci şubesine gitmek isterken gözleri karardı. Düştü kararmaya başladı gözleri kızının oğlunun aylardır görmediği yüzleri belirledi gözlerinde yüzünde yarım bir gülümseme kaldı…
İnsanlar onu fark ettiğinde o çoktan gitmişti gideceği yere bir akşam üstü…
Ambulans geldi. Birden parkın için ana baba günü oldu. İnsanlar onu tanımaya çalışıyordu. Sağlıkçı genç kız onu tanımıştı hıçkırıklar içinde sadece “abi” diye bildi.
Üzerinde kimlik yoktu… Çocukları eşi çok uzaklarda yalnızlığın insanı öldürdüğünden habersizdiler. Şafak yeni söküyordu o şehirde…
Savcı otopsi yaptı, “ölüm nedeni kalp krizi” aslında yanlış bir teşhisti. O kalbi yalnızlıklar içine atıp vefasızlıklar deryasında gezdirip yoranlar durdurmuştu, o kalbi. Bu bir cinayetti uğruna yaşamı feda edilen insanların sevgisizlik hançeriyle işlediği bir cinayetti.
Adamın cebinde yazılı şiire benzer bir dörtlük çıktı. Genç savcı o dörtlükleri okumaya başladı; Bir gün her kes gidecek
Ya bir akşam vakti
Yada sabahın şafağında
Gidişler yiğitçe olmalı
Böyle kaçak edasıyla değil
Yaralamamalı gidişler
Ölmeden öldürmemeli insan insanı
Gideceğim bende elbet bir gün…
Not: beni Siverek toprağında istediğiniz bir yere gömün kim gelirse gelsin cesedimi vermeyin beni bu kenttin her hangi bir köşesine gömün…
Genç savcı gözleri dolu çevresine baktı, “belediyeye haber verin vasiyeti yerine getirilsin”
Benden tüm okurlarıma bir not: Emek ve sevgiyle elinizi tutup sizi hayata bağlayanların ellerini bırakıp sevgisizlik hançeriyle size hayat verenleri öldürmeyin!..