Tüm canlı varlıklar içinde, bilinçli olarak kendi sonunu ve soyunu kendi elleriyle kurutan tek varlık insanoğlundan başkası değil.
İnsanoğlunun var oluşuyla birlikte, yaşama dair çelişkileri başlamış. İnsanlar arasındaki en büyük çelişki ise tarihten bu yana çıkar çatışmaları baş göstermiştir. Bazıları için parasal ve silah gücü adeta tanrısal bir güç olarak görülüyor. Tanrısal öğretileri, uyarıları, cehennem azaplarını düşünen yok gibi. Tüm hesaplar daha güçlü birey ve iktidar hesapları üzerine. Toplumsal yararlılığı olmayan tüm faaliyetlerin, çatışmaların temelinde maalesef toplumlar, daha doğrusu mazlum halkların yaşamı üç, beş iktidar babasına; kısacası Emperyalist güçlere kurban edildikçe dünya ateş topu ve cehennem olmaya devam edecek, bencil insanların yaktığı bu ateşte yanan mazlumların sayısı her geçen gün artacak.
Birinci Emperyalist paylaşım savaşından bu yana, yeryüzünde insanın kendi elleriyle yaktığı ateş gürleşerek tüm mazlumları yakmaya devam ediyor.
2015 yılında yaralanan umudumuzu iyi dileklerle pansuman edip 2016 yılında savaşsız sömürüsüz bir dünya dileğinde bulunmuştum. Gerçekten halkların uyanışı ve zalimlerin bu uyanış sayesinde sayılarının azalacağına olan umudumuzu diri tutuk.
Olmadı mazlum halklar uyanamadı, tersine daha çok derin uykulara daldılar. Ellerine silah tokuşturan iktidarlar Irk, din. Mezhep zehrini insanların yüreklerine yerleştirdiler. Çelişkilerin biçimi akla ziyan. Ölenler ve öldürenler aynı dinin mensupları olmalarına rağmen, ellerine silah tokuşturanların ne dinlerine, nede amaçlarına bakmaksızın kendilerine dost bildiler. Binlerce kilometre uzaklardan gelip, kirli emelleri ve postallarıyla ülkelerinin onurunu hasiyetini kirletenleri görmemezlikten gelip hesap sormazken mazlum insanlar birbirinin gırtlağını sıkıp başlarını gövdelerinden ayırma cinayetlerinin kendilerini cennete götüreceklerine inanarak yurtlarını kan gölüne çevirdiler.
Bu yılda insanlık onuru ayaklar altında. İnsanlığın utanç fotoğrafının kareleri çoğalarak devam ediyor. Masum çocukların bedenleri atılan bombalarla paramparça. Halep’te tekerlekli sandalye de açlık ve ilaçsızlıktan öldü.
İnsanlar tırpanlanan buğday tarlasındaki saplar misali kırılıyor. İnsanlığın ilk türeyişi topraklar üzerinde kendi kanıyla boğulurken, Emperyalistler ve onun uşakları geçmiş yıllarda olduğu gibi bu yılda insanlığın katliamına kadeh kaldırmaya devam ediyor.
İnsanlığın nasıl yok edildiğini ayrıntılarıyla burada anlatmam mümkün değil!. Bu konuda hepiniz benim kadar biliyorsunuz, aslında tüm mazlumlar biliyor. Irk, Din ve mezhep zehriyle zehirlendirilip parçalanan mazlumlar ellerini başlarının arasına koyup” Biz neyin kavgasını veriyoruz, öldüren ve ölenin cennete gideceği yalanından kurtulup silkinmedikçe, başımızı kumlardan çıkarmadığımız sürece, sadece kendimiz için yaşayalım, benciliğimizle kendi sonumuzu hazırladığımızın farkına varmadıkça her yıl bir önceki yıldan kötü olacak.
İnsanoğlu kıyameti kendi elleriyle hazırlıyor. Dört bir yanımız kan deryası, bizden öncede kan gölüne dönen coğrafyalara sesiz kaldık. Bosna’da ve dünyanın birçok yerinde yaşanan katliamları görmemek adına başlarını kuma gömen halklar, kan emici Emperyalistlerin, kendi Ülkelerini de kan deryasına dönüştüreceklerini belki hiç düşünmediler.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın bencilik felsefesi en çok Emperyalistlerin işine geliyor. İletişim ağlarının hızla geliştiği dünyamızda artık her koyun kendi bacağından asılmıyor. Komşuda bacağından asılan koyun kötü kokular verip tüm mahalleyi rahatsız edebiliyor.
Her yıl ölümler, acılar yaşanıyor. Mazlum halklar arasında din, dil, ırk ayrımının Emperyalistler tarafından bilinçli olarak zehirli bir yılan misali beslenildiğinin farkına vardığımızda, silah tüccarlarını suni gündemler oluşturup; çatışmaları, savaşları körüklediğini kabul etmediğimizde her sene daha kötü olacak.
Benim dinim senin dininden üstün, benim Irkım senin ırkından daha temiz, benim dilim dünyanın en değerli dili kavgasına tutuştuğumuz her yıl dünyayı sadece insan ölümleriyle değil doğal dengesini de bozarak cehenneme çevirmeye devam edeceğiz.
Dünya üzerinde özellikle mazlum ve yoksul halkların yaşadığı coğrafyada yükselen ateş tüm dünyayı sarmadan, insanlar kardeş olduğunun bilincine varmalı, Allah dünyayı ve insanları yaratırken ne sınırlar çizdi, nede üstün ırklar yarattı.
Sorun Allah’ı unutup elindeki silaha ve güce tapanların dünyayı yakma sorunudur. Dünyanın bu cehenneminde Yanmak istemeye halkların yapacağı tek şey kardeş olduklarını hatırlamaları olacak.