Biliyorum bana nasıl yandığını, aklında yüreğinde ben, bile bile olamayacak duaya amin dersin. Seni anlıyorum küçüğüm beni anlayacak kim? Sana küçüğüm diyorum aslında sen küçük değilsin kocaman bir cesur yüreğin anasısın.
Aşk imkânsızlığın bir diğer adıdır aslında. Ölümüne sevenlerin, ölmeden kavuştuğunu duydun mu? Ölseler bile yan yana gömülenleri gördün mü? Sevenler yaşarken aralarında ki dikenler mezarlarının arasında da biti veriyor dikenler. Bedeli ağır olur ölümüne sevdaların, bilmem sana nasıl anlatayım?..
Sana inanıyorum ve ilk kez bedelsiz çıkarsız sevmelerin şaşkınlığındayım. Beni böyle sevenin sadece anam olduğuna tam inanmışken, sevgiye emeğe inancımı yitirmişken, yaşamımı tüketmişken ölümleri ararken sen çıkıverdin karşıma. Melek misin insan mı halen çözemedim, beni hoş gör acılarla yoğrulmuş bu yüreğim bu sevgiyi hak edecek ne yaptı?
Kimi sevmeye çalışsam her defasında duygularımı eski eşya satıcısı bir telalın dilinde görürdüm. Bu yalan dünyanın menfaati uğruna ne yalan aşk sözleri, ne yalan şiirler dinledim. Sonra: hiç sorma kendimi acılar ve yalnızlıklar içinde buldum. Dağılmış yüreğimi toplamak bana kalıyordu, acı sözleri ve nankörlükleriyle yüreğimi parçalayanlar arkalarına bakmadan çekip gittiler.
Kusura bakma küçüğüm yangın yerine dönmüş bu yüreğin neresini sevdin? De bana şimdi senin ki de akıl karımı.. Ben kefen giymeye hazırlanırken, senin gelinliğin bir konfeksiyon atölyesinde dikiliyor. Yani küçüğüm gülüm sana inancım sonsuz ama seni o kadar çok sevdim ki seni kendimle yakamam kıyamam gülüm.
Biliyorum üzülüp ağlayacaksın, be korkak ve sevgisiz biri olduğumu düşüneceksin. Ama olsun bir ömür ağlayacağına birkaç ay ağlayacaksın inan içim yanar her göz yaşı damlasına ama sen yaşayacaksın..
Benim için artık mutluluk senin mutluluğunu düşünmek olacak. Ak gelinlikler için oğlanlar kızlar doğuracaksın ben ise toprakta bile mutluluğuna duacı olacağım.
Sana aslında daha çok şey yazacaktım. Sıkmayayım dedim seni sana şair uğur Aslan'ın küçüğüm şiirini armağan ediyorum.
Küçüğüm
Aynı sokakta oturuyorduk, adı esrarengiz
Herkes onun hakkında farklı şeyler söylerdi
Hepsi nedensiz, hepsi sebepsiz
Kirli sakalları vardı, kahverengi gözlüğü, kumraldı
Ben nefret ederdim ama mahallenin bütün kızları ona hayrandı
Bir gün onunla yolda karşılaştık, çok güzel bir yüzü vardı
O an kalbimi söküp atasım geldi, çünkü deli gönlüm o an onun aşkıyla alevlendi
Artık uyumak yerine sürekli onun evini izliyordum
Onunla karşılaşabilmek için akşam saatlerce kapılarda duruyordum
Bir akşam onu yolda gördüm, bi dakika bakarmısın dedim
Acelem var küçüğüm dedi. Sanki bana aramızdaki yaş farkını hatırlattı
Eve gidip ağladım.
Ertesi gün eve girdiğini gördüm
Hemen gittim ve kapıyı çaldım
Açtı, ne var küçüğüm dedi
Adımı bile söyleyemedim, sadece seni seviyorum dedim
Gülümsedi cevap bile vermedi, evet dedim
Ne evet dedi, konuşmadım ve koşarak dışarı çıktım
Daha sonrada bir ay boyunca evden çıkmadım
Bir gün arkadaşlarla evde otururken, mahalleye sirenler içinde bir ambulans geldi
O günü hiç unutmam, ambulanstan alel acele inenler hızla onun evine girdi
Bütün mahalle aşağı indik ve seyre daldık
Bir kaç dakika sonra onu sedyeyle dışarı çıkardılar
Önümden geçerken ben de seni küçüğüm dedi ve gözlerini yumdu.
Donup kaldım çünkü herkes bana bakıyordu
Eve doğru koşmaya başladım, göz yaşlarım durmadan akıyordu
Eve vardım, annemler ondan bahsediyordu.
Ailesi yokmus, kendi gayretiyle bu yaşa gelmis, okumuş
Sevdiği bir kız varmış, ailesi vermeyince kız kaçmış
Ama kaçtığı gün ölmüş
Bir süre sonra yine sevmiş, ama ne yazık o da ölmüş
Kimi sevdiyse ölüm ayırmış, sanki onun sevgisi azrailin ölüm fermanıymış
Bazen hiç nedensiz, durup dururken ağlıyormuş
Uyurken baş ucunda bir kağıt, bir kalem, birde fotoğraf duruyormuş
Bir an önce ölebilmek için sanki dua ediyormuş
İntihar edip hastaneyi aramış
Polisler evinin duvarında küçüğüm yazısını bulmuşlar x 2
Küçüğüm sende ölme, küçüğüm sende ölme yazıyormuş