Beş yıl önce yazdığım bir yazı. Anneler günü dolayısıyla yazmışım. Yaşamlarına tanıklık etiğim çocuğu için canını veren anneler, olduğu gibi; kendi yaşamsal zevkleri için yavrusuna kedi değeri vermeyen maalesef adı ANA olan bazı kadınların yaşamı. İnsan okurken ister istemez her Kadın o yüce annelik duygusuna sahip olmaz diyor.
Aslında böyle biçimsel ve maddi boyutu ağır günler hakkında yazı yazmak istemiyorum. Anneler gününün de bu günlerden bir olduğuna inanıyorum, zira Anneler gününü bir gününe sığdırmanın, bize canından can kata analarımıza haksızlık olacağı inancındayım. Annelik kutsal bir duygudur, erkek olarak bunu tama anlamıyla anlamak zordur. Özellikle insanlar evlat sahibi olmadıkça anne ve babalarına hak ettiği değeri vereceğini sanmıyorum. Her yıl mayıs ayının ikinci pazar günü kutlanan, bu güne özgü sanki annelik sadece mayısın ikinci haftasının bir günüymüş gibi; gazetelerde annelerle ilgili yazılar, anılar, şiirler yayınlanır. Radyo ve televizyonda ana sevgisini konu eden konuşmalar yapılır. Türk Kadınlar Birliği’nin şubesi olan illerde yılın anneleri seçilir. Okullarımızda ayrıca Anneler Günü nedeniyle toplantılar düzenlenir. Bu toplantılarda okunan şiirler, söylenen türküler, şarkılar, annelere armağan edilir. Filimler gösterilir. Sergiler düzenlenir. Kısacası yapılanlar işin sevgi ve duygu selinin yaşanacağı yerde, ticaret boyutu daha çok ön plana çıkar. Annelik duygusu kutsal mı? Veya her anne fedakârlığın sembolümüdür? Ben şahsen her annenin fedakâr olduğuna inanıyorum! Yaşamda tanık olduğum birkaç kötü örnek vermek istiyorum. Kalp hastası eşini ve üç çocuğunu, bırakıp giden anne, çocuklarını yalnızlığa sevgisizliğe mahkûm ederken, hasta eşi terk edilmişliğin acısına daha fazla dayanamayarak kısa bir süre sonra yaşamını yitirmişti. Eşi intihar eden genç bir anne iki aylık çocuğunu beşikte bırakıp, ölen eşinin kırkı çıkmadan başka biriyle evlendi. Kimliksiz olan çocuğun kimliğini çıkarmak için yaptığımız tüm çağırılara rağmen, gelip çocuğunu sahiplenmedi. Beş yıl önceydi, eşiyle ayrılan kadın, tüm ısrarlarımıza rağmen kırkı çıkmayan kız çocuğunu kabullenmedi. Bu olumsuz örnekleri çoğaltabileceğiz gibi, ölümüne yavrusunu yaşatan annelerin o onurlu hayat mücadelesine tanıklık ettik. Zeynep teyze, daha 30’da dul kalmış, erkek çocuğu yok dört kız çocuğunun annesi, kocası vefat ederken en küçük kızı annesinin karnındaymış. Zeynep Teyze’nin ailesi’’gençsin Güzelsin, bırak çocukları kocanın ailesine! Gel baba evine’’ Zeynep teyzenin cevabı net olmuş’’Sokaklarda dilensem bile yavrularımı bir yere bırakmam ölsek beraber öleceğiz’’diyerek yaşamını dört kızına adadı,bu gün mutlu bir anne ve ninedir. Geçtiğimiz aylarda Basında yer alan bir haber sanırım tüm okurlarımın dikkatini çekmiş’’Evinde yangın çıkan genç anne alevlerin içine dalarak içerde kalan iki yavrusunu kurtardıktan sonra yanarak yaşamını yitirdi’’ Bebeklerin ve hasta eşini zor durumda bırakıp, kendi yaşamına yöne veren anneleri yargılamıyorum, onların hangi koşullarda, bize olumsuz gelen bu davranışın içine girdiklerini bilmiyoruz. Nedeni ne olursa olsun hayatını hiçe sayıp, alevler arasında yavrularını kurtarıp kendisi cayır cayır yanan anneleri de aynı kefeye koymanın doğru olmadığını düşünüyorum. Son olarak anneler ve evlat sevgisini bir telefonla anlatan kısa bir hikâyeyi sizin için internet ortamından değerlendirip sizlerle paylaşmayı istedim. VE BİR HİKÂYE:
‘’Evin telefonu sabaha karşı üç buçukta çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı, korktu başlarına bir şey mi gelmişti? Annesi 'nasılsın oğlum iyi misin?' diye sordu. Oğlu şaşkın bir ifadeyle 'iyiyim anne hayırdır bir şey mi oldu siz iyi misiniz?' dedi. Annesi 'biz iyiyiz bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim' dedi. Oğlu da 'anne bunun için mi aradın saat sabahın üç buçuğu yarında Konuşabilirdik' diyince annesi de 'rahatsız mı ettim oğlum?' dedi. Oğlu 'evet anne rahatsız ettin' diyince annesi’’30 sene önce sen de beni bu Saatte rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun'’ Her anne kutsamışlığı hak eder mi? sorusunun cevabını siz okurlarıma bırakırken, anne sevgisinin sadece bir güne değil, bin yıllara sığmayacağını belirterek, şunu demek istiyorum; her doğan gün annelerimizin ellerinde şekilleniyor ve biz onlarla hayat buluyoruz. Annenizi sevmek için zamanınız yetmeye bilir, hayat bir derenin suları gibi akıp gidiyor, ölüm gelip kapınızı çalmadan siz her gün annenizin yanağından öpüp, yüreğinizden kopup gelen sevgi sözcüklerini kulaklarına fısıldayıp ellerinden öpün bence bundan daha iyi bir armağan olmaz anneler için Tüm güzel günler annelerin olsun Saygılarımla