Bedel ödemesek, acıları nefreti ötekileştirmeyi cehennem çukuruna gömmeden, sevgiyi, kardeşliğin tohumlarını yeryüzünün tüm kara parçasına ekmeden alın terimizle sevgimizle sevgi ve kardeşlik tohumlarını yetiştirmediğimiz sürece barış sadece her Yıl 1 Eylül de insanlığın iyi niyet gösterisinden öteye geçmeyecek.
Barışı inşa etmek için samimiyet ve ekmek harcamamız gerek. Bir ülkede bir toplumda barışı sağlamanın yegâne yolu bireysel olarak af edici olup, bir birimizin hatalarını, yanlışlarını sevgi potasında eritmekten geçer.
Barış yaşamın ta kendisidir. Dünyanın nimetleri yeryüzünde yaşayan tüm insanlara yeter, yeter ki eşit bir paylaşım sağlansın, savaşların çatışmaların temelinde gayri insani amaç ve hırsın olduğunu hepimiz biliyoruz.
Coğrafyamızda ki tüm çatışmaların temelinde insan, iktidar ve ekonomik hırs vardır. Maalesef tüm canlıların yaşamını cehenneme çeviren sadece iktidar hırsı ve kara petrol sevdasıdır. Bu hırs aynı zamanda kendi coğrafyasında iktidar sahiplerini, birer canavara, birer ölüm makinesi haline getirip sadece insan hak ve hürriyetlerini yok etmiyor, tüm canlıları kendi oluşturdukları cehennem ateşi içinde yakıyorlar.
Savaşlar sadece yetişkinleri değil, en çok çocukları ve masum diğer canlıları yok ediyor. Günümüzde Dünyanın birçok bölgesinde insanlar birer vahşi yaratığa dönüşmüş kendi sonunu hazırlıyor. Ortadoğu da barışı inşa etmezse insanlar, birkaç yıla kalmaz bölgenin nüfusunun üçte ikisi yok olacak. Yıkılan ülkelerin inşasına bu gün doğanları bile ömrü kâfi gelmeyecek. Nerden bakarsanız bakın insanlar evlerinden, yurtlarından zorla ölüm korkusuyla edinmiş, ölümden kaçarken bir çoğu başka bir ülkenin toprağında hayata tutunmak adına ölüyor..
Ölüyoruz, biz ölüyoruz insanlar öldürüyor, yaşananlar insanın en vahşi hayvandan bile vahşi olduğunu bize gösteriyor. Dünyanın çatışmalı bölgesine bakın tüm savaşların ve ölümlerin nedeni bir avuç vahşileşmiş, insanlıktan nasibini almamış yaratıklardır.
Savaş ve kaos ortamı, ben insanım diyen, başkalarının kanından beslenmeyen sadece kendi emeğiyle alın teriyle hayat mücadelesi veren insanların psikolojisini bozuyor.
Dünyanın barış ve huzur içinde olmasını isteyenlerin sayısı milyarları aşarken, bu kitle savaş baronlarının suratına tükürse, bu insanlığın cellâtlarını barış tükürüğü içinde boğarlar.
Barışın temelinde fedakârlık vardı. Dünyaya ve insana sevgiyle bakmak vardır. Bir ülkede bir toplumda barışın inşasında en çok görev düşenler ise kadınlardır. İnanıyorum ki kadınlar yani analar seslerini yükseltip haykırsalar dünyada hiçbir zalim başarılı olamaz.
Öncelikle barışı kendi yüreğimizde inşa etmeliyiz. Yüreğimizi yakanları bile af edersek inanırım ki barış önce evlerden başlayıp tüm dünyayı saracaktır.
Bunun en güzel örneğini İranlı bir anne tüm dünyaya gösterdi. Yüreği yanık bu anne genç oğlunun katilini idam sehpasından aldı. oğlunun katilini idam sehpasındayken affeden ve oğlunun katilinin boynundaki ilmiği elleriyle çıkartan anne Samareh Ali Nezhad, 1 Eylül Dünya Barış gününde barış
'Kin ve nefret insanların kalbini karartır' diyen Samareh Ali Nezhad,''Ülkemizde her zaman söylediğimiz önemli bir cümle vardır. Sevgiyle, muhabbetle bütün dikenler güle dönüşebilir. Ben şuna inanıyorum ki insanlar iç dünyalarında kin, nefret yerine sevgi ve muhabbeti geliştirdikleri sürece dünyamızı daha iyi bir şekil içinde sevgi, barış ve mutluluğun insanların birbirini sevdiği bir dünyaya rahatlıkla dönüştürebiliriz. Kin ve nefret insanın kalbini karartır. Sevgi ve muhabbet insanın iç dünyasını huzur ve mutlulukla doldurur. Affetmenin insana vermiş olduğu iç huzuru ve mutluluğu kısas veya intikam duygusu hiçbir zaman bize veremez.'' İfadelerinin kullanan İranlı anne bu davranışıyla dünyaya ancak af ve sevginin kurtarabileceği mesajını verdi.
Barış istemekle olmuyor, bedel ödemek ve bu uğurda sevgiyle çabalamak gerek. Yoksa değişen hiç bir şey olmayacak!..