Sevgili dostlar bir kentin gelişimi, ancak okumuş aydın ve meslek sahibi insanların üretime katkılarıyla mümkün olur.
Birçoğumuz Siverek kentinin geri kalmışlığından işsizliğinden yakınırız. Her fırsata tüm iyiniyetlimizi ve içtenliğimizle şu soruyu sorarız" Siverek Neden gelişmiyor?"
Topu sürekli zenginlere atarız, yastık altında bulunan üretime aktarılmayan paradan söz ederiz. Para başlı başına hiçbir şeydir, onu değerlendirmeyi bilmedikten sonra adeta savaş sonrası pazardan çekilip, hiçbir alım satım ve üretimde karşılığı olmayan birer kâğıt parçasıdır. Parayı para yapan ona yön verip değerlendiren üretimde katkısını sağlayan bilge insanların yönlendirmesiyle değer kazanır ve kentin kalkınmasını sağlar. Yani, kısacası ekonomi uzmanlarının elinde şekillenir tıpkı bir cevahir ustası misali. Maalesef Siverek yetiştirdiği, ekonomistlerini, bilim adamlarını, mühendislerini koruyamadığı için gelişmiyor.
Sıkça bir soru daha sorarız, bu soru çok önemli, tüm kentin adeta akciğeriyle ilgili bir soru" Siverek neden yeşil bir Siverek değil, bu kentte neden bir kent ormanı yok?"
Nedeni çok basit tecrübeli, proje üreten yüreği memleket için çırpınan eğitimli insanlarımız burada tutamadığımız için, bu kenettin toprakları saçları dökülmüş kele benzer.
Bu kent için yüreği, bir güvercin misali çırpan bir vardı. Ziraat Mühendisi Mustafa Pekşahin. Mustafa köylü kökenli genç idealist bir arkadaşımdı. Onunla yan yana geldiğimizde sohbetimizin ana temeli çocukların eğitimi ve daha yeşil bir Siverek için neler yapabiliriz. Hani bir hikâye vardır. Nasrettin Hoca bir gün damdan düşer, Hoca için en iyi ekimleri getirirler. Hoca gülümseyerek hekimlere şunu der" Bana damdan düşen birini getirin"
Mustafa Pekşahin bizden biriydi, yani bizim gibi yoksullukla mücadele ederek eğitimini zorluklarla tamamlamış. Ziraat fakültesini bitirmiş. Hiçbir çıkar ve menfaat beklemeden modern çiftçilik ve hayvancılık projelerinden yoksul köylünün faydalanması için projeler hazırlamış. Eğitimine tekrar devam etmiş şu anca üç farklı üniversite diploması var. Avrupa kırsal kalkınma projelerini hazırlamasında uzman biri olmasına rağmen. İş bulamadığı için yaşamını devam etmek için köylerde ücretli öğretmenlik yapmış.
Şimdiye kadar yapmış olduğu çalışmalar özetlersek; Siverek köylerinde öğretmenlik yaptığı her okulu kütüphaneye kavuşturdu. Arkadaşlarının desteğiyle Okulun bahçesini ağaçlar ile donattı. Aynı zamanda Bir Ziraat Mühendisi olarak çiftçilerin herhangi bir karşılık beklemeden üretim konusunda bilgilendirdim. İpekböceği, solucan gübresi ve mantar gibi yetiştiriciliği Siverek ile buluşturdu. Karacadağ bitki florasını gün yüzüne çıkartmak için, canla başla uğraş verdi, ama yeteri destek alamayınca ve Öğretmen olarak kadrolu devlet memuru olarak tayini çıkınca, bir çok çalışma ve proje gibi rafa kaldı. Farklı bitki türleri yetiştiriciliği için çiftçilerimize bilgiler verdi. Kinoa, aspir ve Ayçiçek gibi. Mustafa'nın yüreği bu kette şimdi yetim kaldı.
Mustafa öğretmen olarak şu anda İzmir'de görev yapıyor. Şimdi anladınız mı? Bu kent neden gelişmiyor yeşillenmiyor.
Sorum şu siyasilerimiz, yetkililerimiz neden bu değerlere sahip çıkmıyor.
Son olarak şunu diyorum bu değerlere, yeteneklere sahip çıkmayan hiçbir siyasi ve bürokrat bu memleketi sevmiyor gelişmesini islemiyor!.. Bunun başka izahı yok bende
Dünkü sayıda yayınladığımız M. Şükrü Dolaş’a ait SENSİZ GEÇEN HER PAZAR isimli makaleye sehven Mustafa PEKŞAHİN ismi kullanılmıştır. Düzeltir okuyucumuzdan ve yazardan özür dileriz.