Eğitimde yaşanan zorlukların anlatıldığı hayat hikâyeleri hep birbirine benzer. Bu benzerlik elbet yoksul aile çocukları için geçerlidir. Parası olan sıkıntı yaşamadığı gibi çocuklarını özel okullara gönderip okutur.
Bizim için kıymetli olan eğitim hikâyeleri, yoksul aile çocuklarının, hayata tutunmak adına verdikleri hayat mücadelelerinden geriye kalan yaşam öyküleridir.
Siverek'te yoksul evlerin dış görünüşü ve içindeki kireç badanalar birbirine benzediği gibi, anne ve babalarda birbirine benziyor. Bu hayatlar içinde bazıları var ki verdikleri eğitim mücadelesi karşısında anne ve babalarının olduğu gibi, inadına eğitimlerini tamamlayan gençlerinde elinden öpmek gerek.
Önceki gün hayatımın en önemli yemeğine davet edildim.
Dün yediğim öğlen yemeğinden aldığım keyif'i, hayatımın hiçbir döneminde almamıştım, aldım ise sayıları parmakla sayılacak kadar azdır. O öğlen yemeğini 30 yıl önce Siverek sokaklarında yitirdiğim sevgilimle yeseydim yinede bu kadar haz alacağımı tahmin etmiyordum.
Öğlen yemeğini bana yediren yeni mezun olmuş genç bir öğretmen arkadaşımdı. Adı Sinan olan bu genç arkadaşım, Kars eğitim fakültesine kayıt yaptırdığı yıllarda tanışmıştım. Sinan arkadaş kelimenin tam anlamıyla felekle mücadele ederek okulundan başarılı bir şekilde mezun oldu. Dostluğumuzun nedeni okuduğu dönemlerde kendisine yardımcı oluşumdur.
Sinan'ın ataması yapılmadığı için ücretli öğretmen olarak Şanlıurfa'nın kısas beldesinde ana sınıfı öğretmenliği yapıyor. Aldığı ilk maaşıyla bana bir yemek ısmarlamak istemiş.
Yemekten sonra çay içmek için parka geldik. Sinan bana çektiği çileleri anlattı. Sinan'ın yaşadığı sıradan zorluklar olmasa da beni en çok Sinan'ın babasıyla, halasının verdiği eğitim mücadelesi duygulandırdı.
Sinan'ın babası Taşlı köyünde yaşayan, yaşadığı acı ve zorluklar yüzünden sağlığını yitiren bir insan. Önce kulakları duymamış ardından konuşma yeteneğini yitirmiş. Köyde çobanlık ve rejberlik yaparak geçimini sağlamış. Köyde herkes ona sağır dılo (dıloye lal) diye hitap ediyor.
Dılo amcanın tek arzusu çocuklarının okumasıdır. Bu arzusunu yerine getirmek için, ırgatlık başta olmak üzere tüm zorlu işlere gitmiş. Dılo amca çocuklarının kendisi gibi rejber olup hayatlarının kararmaması için, inadına mücadele vermiş çocuklarının eğitimlerinin tamamlanması için onları teşvik etmiş, yüreklendirmiş.
Dılo amcanın beş çocuğundan 4'ü üniversiteyi bitirmiş. Biri Viranşehir de doktorluk yaparken, en küçük oğlu tıp fakültesine devam ediyor.
Sinan o, çileli eğitim yıllarını anlatırken boğazı ve göz pınarları doluyordu. Köyde 5 kardeşin üniversite okumaları diğer köylüleri kamçıladı. Köylüler''Lan Lalo Dılonun çocukları okuyorsa, biz neden çocuklarımızı okutmayalım?) Bu yarış köydeki eğitim düzeyini yükseltti. Köyde herkes çocuğunun eğitimine önem vermeye başladı. Babamın toprağı yoktu, iki inek ve kendi emeğiyle bizleri yetişmeye çalışırken, toprak sahibi olup okumayan zengin çocukları, kendilerini sorgulamaya başladı. Tüm kardeşlerimle Allah'a inandık, Allah'tan hep yardım bekledik dua ettik''
Sinan önündeki çayı içememişti. Anlatınca adeta dünyayla bağlantısı kesiliyordu. Sinan çayı yudumladıktan sonra anlatmaya başladı:(Bizim eğitimimiz için sadece babam ve annem mücadele vermedi. Bizimle yaşayan yaşlı bir halam var, hamlada en az annem kadar bize emek verdi. Diyarbakır'da lisede okuyan kardeşlerim için köyde ekmek pişirir ekmek tepsisini başında taşırken, bir kolunda yumurta ve köy yoğurdu bulunuyordu. Paramız olmadığı için aç kalmayalım diye halam insanüstü bir mücadele veriyordu)
Sinan halasından söz ederken bir anneye duyulan saygı ve hürmetle sözcüklerini seçiyordu. Sinan bir kişiden daha saygıyla söz ediyordu. O da Belediye Başkanımız Ali Murat Bucak'tır.
Sinan'ın anlattıklarının birçoğunu buraya aktarmıyorum. O anlattıkça ikimizin de gözleri yağmur yüklü bulutlara dönüşüyordu. Sinan boğazına düğümlenen o acı ve hüzün veren düğümden kurtularak anlatıyor:(Ben üniversite okurken şu anda doktor olan ağabeyim ve sağlık memuru olan kardeşimle okuyorduk. Eğitim yardımı için Belediye Başkanına gidip durumumuzu anlattık. Başkanımız çok duyarlı bir insan olduğu için üç kardeşime ve bana eğitimimizi tamamlayana kadar destek oldu. Sayın Başkanımıza minnettarız. Keşke herkes başkanımız kadar eğitime önem verse''
Keşke dedim.
Sinan maaşını alır almaz ilk işi tıp fakültesini okuyan kardeşine harçlık göndermiş, ardından geçmişte kendisini desteklediğim için, alın terini yemek yapıp, beni davet etmişti.
Yemek için kendisine teşekkür ederek bu yemeği bir yazı olarak yayımlamam için kendisinden izin aldım. Bu yazıyı sizlerle paylaştım. Yazmamdaki amaç elinde imkân olduğu halde eğitimin kıymetini bilmeyen''Babam sağ olsun''anlayışında olanların bir ders almasıdır.
Saygılarımla