Birçoğunuz yazının başlığına bakıp ta" aman sende, gel bende ki yalnızlıklara bak" Benim söylemek istediğim fiziki yalnızlıkların ötesinde yürek yalnızlıklarıdır.
Yaşınız geçmiş, evlenmişsiniz, çocuğunuz, eşiniz, kardeşiniz kısacası ağlarken" ağlama diyip" gözyaşınızı sileniniz yok.
Bir başınızasınız, çölde Allahın takdiriyle hayatta kalabilen yaşlı bir çınar gibi yalnızsınız bir başınıza.
Çevrenizde yüzlerce insan kalabalığı, en çokta çocuk sesleri içinizdeki özlemi depreştirir, ağlamak istemeseniz de, kendiliğinden dökülür gözyaşlarınız, yılların acısı, yalnızlığı birde insanlığın baş belası yoksulluk kırmış kolunuzu kanadınızı gözyaşınızı silecek takatiniz yok.
En çok akşam karanlığı düşende, sokakta el ayak çekilince daha bir sızlar içinizdeki yalnızlık acısı.
Devlettin kirasını ödediği tek gözlü bir oda, odada denilmez ya toplamı dört metre, banyonuz, mutfağınız ayda yılda bir olsa da gelecek bir tanıdığınızı misafir ettiğiniz, yalnızlıklarınızı paylaştığınız dört duvar, ötesi yok.
Oysa yoksulda olsa akşam eve gelecek birilerinin olmasının mutluluğunu yaşayacak biriniz yok artık…
Yaşadığınız dört duvar bazen size mezarınızı hatırlatıyor. Siz yinede şükür ediyorsunuz. Mutlu ve güzel bir yaşamınız olmasa da Allahınıza sığındığınız için mutlusunuz. Bir tek eksiğiniz kapınızı bir akşamüstü çalan birinin olmaması yani şikâyettiniz yürek yalnızlığından.
Dün akşam iftar vaktinde İlçe Kaymakamımız Hamza Erkal ile Vakıf Müdürümüz Hamit Kama ve diğer görevli arkadaşlarla birlikte yürek yalnızlığını yaşayan 70 yaşındaki Atiye Öner teyzeye misafir olduk.
İlçe Kaymakamımız Hamza Erkal aldığı bir kararla Ramazan Ayı Boyunca her akşam yoksul, yalnız ve hasta olan vatandaşlarla birlikte iftarını açacak.
Biz vakıf görevlileriyle İlçe Kaymakamımızdan önce Atiye teyzenin yaşadığı Kale mahallesindeki eve gittik.
Atiye Teyze Zaza kadınlarına has dinçliği ve güler yüzüyle bizi kiracı olduğu evin dış kapısında karşılıyor.
Kısa süre sonra İlçe Kaymakamımız kapının önünde kendisini yılların özlemiyle bekleyen Atiye ninenin elini öpüyor.
Atiye nine bir çocuğun masumluğu ve mutluluğuyla etrafına gülücükler saçarak bizi içeri buyur ediyor.
Zazaca ve Kürtçeden başka dil bilmiyor. Bizi zazaların mertliği ve misafirperverliğiyle yaşadığı tek gözlü odaya davet ediyor. Odada ancak üç kişi oturabildiği için ev sahibinin avlusunda oturmayı tercih ediyoruz.
Havada uçuşan karasineklerde olmazsa keyfimize diyecek yok. Yaşamında ilk kez bir Kaymakam misafiri olan Atiye teyze yılların acılarına, yalnızlıklarına inat çevresine gülücükler saçıyor.
Birbirlerinin konuştukları dili bilmeseler de kısa sürede Kaymakam Hamza Erkal ile Atiye teyze arasındaki samimiyet Ana ile oğlun sıcaklığına dönüşüyor. Yürek ve göz dilinin önünde hiçbir dilin engel olmadığı tanıklığının mutluluğu eminim ki diğer arkadaşlarımda benim kadar yaşıyorlardı.
Vakıf görevlisi Eylem hanımın yardımıyla Atiye Nine yalnızlığını anlatıyor. Kaymakam bey soruyor Atiye Nineye " madem rahmetli yoksuldu niye evlendin kendisiyle, bak Çocuğu da olmuyormuş, yoksa rahmetliyi severek mi aldın"
Kaymakam Erkal'ın sözleri kendisine tercüme edildiğinden Atiye nine " severek mi evlendi" sözüne bir genç kızın utangaçlığıyla sadece gülümsüyor.
Atiye ninenin gülümsemelerine bakarak düşündüm bu yalnızlığın adresi yürek acaba kaç kez böylesine doyasıya gülümsedi hayata ve insanlara.
İftardan sonra Atiye teyzeye Kaymakam Erkal, Erzak ve Para yazılı çekini kendisine teslim ediliyor.
Kaymakam Erkal'ın talimatıyla Atiye teyze ambulansla hasthaneye götürülüp sağlık taramasından geçirilecek.
Vakit ayrılık Vakti Atiye Teyzeyi yalnızlığını paylaştığı tek gözlü odasında bırakarak ayrılıyoruz.
Geldiğimizden beri yüzünden eksiltmediği gülümsemeleriyle birlikte bize el sallıyor.
Gece boyunca Atiye Nineyi ve yalnızlığı düşündüm. Yürek yalnızlığın adı Atiye olsa gerek…