GEÇTİ GİTTİ
Dün gibiydi sanki
Fırat nehri misali akıp giden yaşam imiş
Kör gözlerle yürümüşüm yaşamın merdivenlerini,
Aydınlık sandığım bir dünyada karanlığı yaşamışım
Geç fark ettim…
Yaşam mutluluk dediğimiz yalancı bir baharmış ömrüm.
Gül nasıl kandıysa dalında baharın yalanına,
Bende öylesine kandım, şu dünyanın yalanına…
Bunca sene yanılmış ve aldanmışım…!
Çok sonradan vardım farkına,
Pazarlarda satılan sadece mal değilmiş…
Dostluk, arkadaşlık, aşk…
Haraç mezat satılır olmuş pazarda ..
Vefanın anlamı silinmiş yüreklerden.
Sevginin, arkadaşlığın, aşkın fotoğrafları sinmiş paranın bir yüzüne…!
Yanılmışım, aldanmışım;
Değişmez dediğim ay yüzlüm,
Yalan ve zaman bulutlarının arasına gizlenmiş.
Aynalardan yalandan yansıyan gülüşlere aldandım.
Geç fark ettim;
Acılara yenik düşmüş çizgiler vadileri andırıyor,
Gözler altında ki ölüm habercisi çukurlar..
Taşıyamaz olmuş yalan dünyanın yükünü
Takatsiz, dermansız dizler…
Geç fark ettim;
Yüze yansıyan her gülüşün kalpten gelmediğini..
Yaşarken gören kör idim..
Her kadına gönül verip sevilmezmiş,
Hiçbir kadın ana gibi sevmez imiş..
Geç fark etim…
Şimdi hesap kitap zamanı..!
Akşamdan, sabaha ..
Çarp, böl, çıkar…
Ne servet nede evladı ayan…
Elde kalanın bir hiç olduğunu.
Şimdi anladım…
AŞKTA ÖLÜR BE USTAM…
İnsanoğlunun var oluşundan beridir aşk hep var olmuştur. AŞK aslında çok geniş bir kavramın ifadesidir. Doğa aşkı, meslek aşkı, sanat aşkı, evlat aşkı, kardeş aşkı.. yazmaya kalksam.. Sayfalar sığmaz…
Bizi genelde aşkı erkek ile dişi arasında yaşanan, şehevi ve duygusal duyguları karıştırarak aşkı oluşturmaya çalışıyoruz.
Zamanla değişiyor yaşam. Yaşam değişirken insanlarda değişiyor. Duygular değişiyor. Eskiden evlenirken aşkımız olacak kadınları analarımız ya Cıncıklı hamam da, ya da şehriye kesimlerinde bulurlardı. Kız anaları kızlarına koca adayı bulmak için her Cuma akşamı soluğu Koçali Baba türbesinde ararlardı. Beklentisi yüksek değildi anaların bir meslek erbabı koca adayıydı anaların dileği.
Değişti zaman. Ve aşk maaşı dolgun bordolarda boğulmaya başladı. Anaların talepleri yükseldi, talepler o kadar yükseldik ki Koçali Baba bile maddiyata mahkûm edilen yapmacık aşklarla başa çıkamaz oldu.
Sevgimiz aşkımız gizliydi. Uzaktan bakardık anlardık anlamasına ama dilimizde hep bir mahcubiyet korkusu dile gelmezdi aşkımız hep gözlerde hapis ettik uğruna öleceğimiz sevdaları.
Mutlu bir sona varmazdı dile gelmeyen aşkımız. Birde bakardık dul sesi uzaktan geliyor. O sevgisini aşkını gözlerimize hapis ettiğimiz kız gelin olmuş gidiyor….
O gelinin yüreğin de elbet kavuşamadığı bir sevgilisi vardı. Sözde iyiliğimizi isteyen büyüklerimiz istenmeyen bir yastığa baş koymanın ger gün ölüm olduğunun farkında dağîlerdi. İçimizde aşk her gün azar azar ölürken, yüreğimiz sevda isyanlarıyla tutuşurken, hayat devam ediyordu ve kan gülümsemelerimizle şirin görünüyorduk. Oysa çırıl çıplak aynalara baktığımızda aynalar bile ağlamaklı oluyordu.
Değişti aşk anlayışımız, değişti ölümüne sevdalandığımız gözleri sürmeli, elleri kınlı sevdalarımız. Paranın kiri bulaştı duygularımıza. Zengin kız fakir oğlan aşkları yeşil çamın siya beyaz film karelerinde kaldı.