Gerçekten; insan yaşamında farklı dönemlerde insanın aklını çalan biri, birileri vardır. Bir olay veya olaylar zinciri insan yüreğinde zamanı durdurabilir.
İnsanoğlunun yüreğinde sevgi pınarları her zaman bulunur. Zaman zaman o sevgi pınarların kurutulduğunu düşünseniz de, birileri hor kullanmış tıkatmış akmaz yapmış sevgi pınarınızı.
Yaranamamışsınız, sevginizi, ilginizi oluk oluk akıtmanıza rağmen bencillik gelip tıkatmış yüreğinizdeki sevgi pınarını.
İşte o an anlamsız gelir size yavru bir serçenin ötüşerek subaşına inmesini.
Yaralanmışsız, hem de uğruna hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak, onları yaşatmak adına tüm çabalarınız, güneşe karşı dayanamayan dağların başındaki ak karlar misali eriyip, bir buluta karıştığını içiniz acıyarak bakmışsınız. Yüreğinizin tarlası sevgi yağmurlarına hasret kalmış.
Bu hasretlik yüreğinizde onarılması zor yaralar açmış. Sanki yeni bir kıta keşfetmişçesine hayretler içinde, kedilerin nankör olmadığını anlamışsınız. Nankörlük o kadar yakınızda yuva yapmış ki, siz sevgi ve aşkla baktığınız için sevgi körlüğünü yaşadığınızın farkına vardığınızda, en çok yüreğiniz körleştirildiğini, birilerinin gözlerinizin içine baka baka yalandan baharlarla sizi kör ettiğini anladığınızda, sakin bir şehrin en asi insanına dönersiniz.
Terk etmek istersiniz, gücünüz, inancınız bir harman hasadı misali tırpanlanmış.
Yüreğiniz savaş sonrası yıkılmış bir kentin enkazına dönmüş, yaşamın ve sevginin tüm fideleri yalan sözler ve sahte gülüşlerle öldürüldüğünü anladığınızda, gecenin karanlığı ve gözyaşlarınıza sığınırsınız.
Haliniz zalim bir avcı tarafından kanadı kırılmış bir serçeye döner.
Anlamını yitirmiş yaşam, yarı ölü bir yürekle sadece nefes alıp su içebiliyorsunuz.
Uçurumlar çok basit çukurlar haline gelmiş gözlerinizin önünde. Aşağı düşmenize ramak kalmış.
O anda kıraç bir toprakta zorluklarla yeşermiş, ve hangi zalime ait olduğu belirlenmeyen ayakların ağırlığı altında toprağa tutunmaya çalışan bir kır papatyası takılır gözlerinize o anda bir cinayetin tanığı kadar hüzünlendirir sizi kır papatyası.
Bedeninizi uçurumlardan rüzgârlara bırakacakken anaç bir ses, "yaşanacak güzel günler var" diyerek yaralanmış yüreğinizi iyileştirmeye çalışırken, uçurumun kenarından o sese doğru gelirsiniz.
Yeni bir baharın müjdecisi olmuş o ses, sizdeki yaşama arzusu yeniden hayat bulmuş.
Durdu tüm zamanlar
zamanların artık adı o
yılların, ayların adı o
yaşanmış ve yaşanacak günlerin adı o
tüm saatlerin yelkovanlarında
zaman onu gösteriyor…
sevginin ve sevdanın adı o
yani azizim anlayacağınız
yaşamın adı o…..
sahi bilen var mı?
Kim o…
Aslında adının ne önemi var. Tıpkı ağır bir hastalıkta size verilen bir ünite kan gibi, önemli olan sizin tekrar hayata tutunmanızdır.
İsminin ne önemi var, ha Teresa, ha Ayşe, ha Fatma, adı melekte olsa size acı veriyorsa melek değil. Hayat veriyorsa ismi ne olursa olsun artık sizin yaşam meleğinizdir.