Yaşamın Matematiğini ben yapmadım, okul okumadığım için zaten matematiğimde iyi değildi, çocukluğum Afrika kıtasında yaşayan çocukların yoksulluğundan farklı geçmedi. Coğrafyalarımız farklı olsa da onlar bereketsiz ve susuz bir coğrafyada yaşasa, ben bereketli Hilal'ın topraklarında yaşasam eşitsizlik adaletsizlik bereketli coğrafyamı bereketsiz kıldı, biz yoksul çocukları. Birileri nasıl kurak coğrafyayı " kaderiniz " dedi ise onlara, biz yoksul Siverek çocuklarına daha doğar doğmaz yoksulluk gömleğini giydirerek, markasını " kader" koydular.
Daha küçük yaşlarda örse, çekiç sallarken yoksulluğa, eşitsizliğe, adaletsizliğe olan tüm hırsımı demiri 6 kiloluk çekiçle döverek almaya çalışıyorum. "Demiri toz ederler " sözleri benim için bir şarkının, şiirin sözleri değildi, yoksulluğa, yalnızlığa ötekileştirilmişliğe karşı olan kinimi öfkemi demirden çıkararak, demiri toz ederdim.
Yoksulluğun yüreğimizde açtığı yarayı Allah'a şükür ederek teselli etmeye çalışırken, yaşanan sömürünün açlığın Allah'tan değil kuldan geldiğini fark edip, din bu değil dediğimde önce annem bana komünist demeye çalışıyordu, o daha çok " pis komidin" diyordu, Sivereklice. Beni yargılamaya çalışanlar bana Hazreti Ömer'in adaletini getirin ben din bu diyeyim..
Din bu değil diyordum. Küçük yaşlarda bunun farkına varmıştım. En çok savaşlar aynı dinin mensupları arasında yaşanıyordu. Savaşların tek nedeni para ve petrol kuyuları. Yıllar geçti aradan çevrenize bakın yoksulluğun ve açlığın en çok görüldüğü ülkelerin Dinine bakın. Çocuklar en çok hangi ülkede bombalanarak paran paraça ediliyor bedenleri. Emperyalist askerleri hangi ülkenin toprağını namusunu işkal etmiş ve bu işkalı alkışlayan emperyalistlerden umut ve medet bekleyenler hangi dinin mensubu. Ve ben bağıra bağıra diyorum benim dinim bu değil, bu emperyalistlerin ve onun uşaklarının bana dayattığı din değil, sömürülerin meşhurlaştırmaların dinsel biçimidir.
Bozulduk, bozuk paralar gibi çok azımız sağlam kaldı. Birileri kendilerine dokunulmadığı sürece kahraman olmazlar. Oysa benim hayalimde kendim için değil, başkaları için kışın boranını bahara çevirebilen bir kahraman olmayı hayal ettim cesaretim el verdikçe, hayalimin peşinden hep koştum. Bu koşu maratonunda tek hedefim insanlığın zaferi olan savaşsız, adil ve adaletli bir düzen varmaktır.
Duygusalım, köleliğe karşıyım ama sevenimin kölesi olurum, 14 yaşından bu yana hiç değişmedim sevenlerime köle oldum, ama satıldım pazarlarda hiç kızmadım Beşerdir şaşar dedim, olmadı ben sustukça birileri damarlarımda ki kanı bile almaya çalıştı. Kavgasız, gürültüsüz yoluma devam ettim.
Çok şey var yazılacak, yüreğim isyan ve öfke dolu. Bir arkadaşımın bana gönderdiği bir yazıyla işte ben dediğim bir yazıyla noktalamak istiyorum
Asla sevmediğim birine seni seviyorum demedim, Ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim, sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim, bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım. Ama hata insana mahsustur dedim. Affettim, af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler. Ama asıl unuttukları şuydu; Ben aldanmadım..! Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar. Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için, Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için. Oysa ben hiç insan kaybetmedim. Sadece zamanı geldiğinde vazgeçmeyi bildim o kadar...
Evet, vazgeçerek yaşamayı öğrendim, bazıları farkında değil ama ben onlardan çoktan vazgeçtim.