Nasıl ki; anaların ve acıların gözyaşları yoksa acılarında dişisi erkeği yoktur. Namludan çıkan bir kuşunu düşünün, saplanacağı bedenin dişi veya erkek bedenimidir? Sorgulamaz yani kurşun canlının adresini sormaz.
Bazen anlatamazsın, hoş anlatsan kaç kişi derdini dinler, anlatacaklarını sır olmaktan çıkıp acılar sofrasında başkaları kendi acısını ve egosunu senin acıların üzerinden tatmin eder.
Zaman kötü. Zaman, aç ve obur, tatminsiz bir zaman.
İnsanın ömrünün büyük bir bölümü, arayışlar içinde ve boşa tüketiliyor. Mutlu olmak isteyen insanlar mutluluk için, ne kadar çabaladıkları, ne kadar emek harcadıklarını sorgulamadan, mutluluğu hep başkalarından beklemeyi alışkanlık haline getirdikleri için adresleri hep mutsuzluk olmuştur.
Oysa mutluluğun adresi çokta uzak değil ilahi bir inanç misali, mutluluk insanın yüreğinin orta yerinde durur, bazılarımız onu yürekten çıkarıp yaşantısına adapte edemedikleri için mutlu olamıyor. Yaşam beklentilerin yüksek tutukları için mutlu olamıyorlar..
Bazı insanlar ise mutlu olmak için, bir katır yükü kadar acı yüklerler omuzlarına, sevdikleri, âşık oldukları insanların bir gülümsemeleri için, dişlerini kökünden sökmeye hazırdırlar.
Bu insanlar hep çabalar, tek amaçları vardır sevdiklerinin gülümsemelerini sağlamak, karşılarındakiler sevginin, emeğin anlamını çoktan yitirmişler, onalar için karşıda ki sadece süt veren bir inak konumundadır.
Sevgi ruhu, ineğin ruh haline döner, bir gün derin bir uykudan uyanırcasına yüreğinin derinliğinden akıp insanlığa, sevdiklerine doğru akan sevgi çeşmesinin varlık nedenini sorgulamaya başlarlar.
Sonunda acıda olsa bir gerçeğin farkına varmışlar. Sevginin nedenini onlar çok iyi bilmelerine rağmen başkalarının sordukları Ne'den sorularına cevap veremezler. Yaşamı matematiksel bir hesap olarak görmeyen asaletten yoksun insanlar için inek, benim için insan ve asil yürekli bu insanlar sorular karşısında boynu bükük yetim bir çocuğun mahcup halini alırlar. Hani bir söz vardır bebeğin ağzı dolu ama dile gelmiyor.
Aslında dile getirmek kolay, anlatmak sevgisizliği insanlara.. Amalar bağlar elini, kolunu dilin lal olur ellerin kalem tutmaz.
Ölüye Fatiha okur gibi onlarda içinden ölen sevgilerine Fatiha okurlar. Gecenin karanlığında koyuttu bir yere çekilip ağlarlar, yalnızlıklarına. Gün aydınlanınca güneşle birlikte başlar yaşam tiyatrosu kalabalıklar için bir yalnızlık var onu kimse görmez, uykusuz gözlere ağlayan bir yüreğe rağmen, mutlu görünmek adına yalandan gülümserler insanların yüzüne, rollerini iyi yaparlar acılar onları dünyanın en iyi tiyatro sanatçısı yapmış ama seyir âleminde olanlar hiçbir zaman palyaçoların nasıl ağladığını anlamazlar.
Akşam olup gece karanlığa gömülünce başlar acılar tiyatrosu. Oyucusu seyircisi bir kişiliktir, çok perdelidir, bazen yaşam ve ölüm arasında ki o çizgiye takılır bazen de keskin bir bıçak elindedir, kesmek istediği boğazı değil aslında boğazında düğümlenmiş gırtlağında hapis edilen gözyaşlarıdır.
Yaşananlara rağmen soranlar iyi dersiniz..
Tek amaç vardır koy desinler iyidir…..