Aslında, ticaret ahlakı kavramını, insan ahlakından ayırmamak gerekir. Yeryüzünde akıl ve ahlak sadece insana bağışlanmış. Canlılar arasında Yüce bir varlık olan insanoğlu, bazen dünyanın aldatıcı cenneti uğruna ahlaki değerlerini yitirip diğer canlıların konumuna düşebiliyor!
Bunun için aslında yazının başlığı Siverek'te ahlak çöküntüsü yaşanıyor? Olacaktı. Aslında dejenere olan ahlak anlayışı sadece Siverek'e mahsus bir çöküntü değil. Kısa sürede köşeyi döneyim, benim gemim yürüsün kimin ekmek teknesi batarsa batsın anlayışı giderek tüm toplumda yaygınlaşıyor, bu anlayış önce ahlaki çöküntüyü ardından da insani duyguların ölümünü hızlandırıyor.
Konuyu Siverek'e indirgememin, nedeni son yıllarda hız dönmeye başlayan faiz çarkının ve buna bağlı çöküşe geçen ticaret ahlakının giderek darbe almasından kaynaklanıyor.
Çok değil bundan bir otuz yıl önce genel anlamıyla Siverek insanı mert sözünün eri, doğruluktan şaşmayan insanlar olarak biliniyordu. Siverek ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayandığı için Siverekli tüccarların ilişkileri çevre illerle çok iyi durumdaydı. O dönemde tüccarların büyük çoğunluğu çek, senet gibi kefil ve kefalet isteyen işlemlerden uzaktı. Ticaretle uğraşan Sivereklilerin sözü ticaret ilişkisinden, senetten daha itibarlıydı. Bu itibar sadece çevre illerde yapılan ticarete değil, iç ticarette de böyleydi. Ziraat ve hayvancılıkla iştigal eden hiçbir esnaf yanında çek bulundurmazdı. Yaşamın her alanında Sivereklinin sözü altın değerindeydi.
Gün geçtikçe insanlarımıza bir şeyler oldu. Önce faizle tanıştılar. Sonra kısa sürede köşeyi döneyim emek ve alın teri dökmeden zengin olayım fikri, toplumda yaygınlaştı. Daha önce yılların birikimini altın ve gayrimenkule yatırarak değerlendiren, birçok insanımız, daha çok para getiren faiz işine bulaştı. Dinimizde haram olmasına rağmen, kısa sürede zengin olma hayali ne din dinledi ne de iman, öyle bir duruma geldik ki kardeş, kardeşe faiz verir hale geldi.
Hiçbir yasak ve insani ahlak kuralı, faiz anlayışının önüne geçemedi. Faiz ve kısa sürede köşeyi döneyim düşüncesi nerdeyse toplumun büyük bir kemsini etkisi altına aldı. Elinde bir miktar nakit parası olanlar ya kendisi ya da aracılar vasıtasıyla faiz çarkına devretti. Faiz veren isimleri duyduğum da ilk etapta birçoğuna inanmamıştım. Bir kaç yıl içinde Sivereklilerin deyimiyle''balonu patlayan'' yani faiz yüzünden batan isimleri ve bu isimlere faiz verenleri tanıdıkça ahlakı bir çöküntüye doğru gittiğimizi daha iyi anladım.
Gelişen tefeciliğin kurbanı birçok, insan evini barkını satmak zorunda kalmış, bırakın evini barkını eşinin ve çocuğunun küpesini bile satmak zorunda kalan insanların olduğunu duyuyorum.
Nerden bakılırsa bakılsın, kısa sürede köşeyi döneyim ve kazanma hırsı toplumda bir fırtına etkisi yaratıyor, insan eliyle oluşturulan bu hırs fırtınası girdiği yürekte ne din, ne iman nede vicdan bırakıyor.
Yaşanan bu hırs fırtınası yüzünden toplumsal güven kalmıyor, birlikte iş yapma veya iş yapacak dosta yardımcı olma anlayışını öldüren bu hırs fırtınası yüzünden tanıdık birine kefil bile olunmuyor, ya da kefil olmaktan korkuluyor.
Son yıllarda ticaret alanında yaşanan olumsuzluklarla birlikte iş yapma güvenini olumsuz etkileyip insanlar arasında ticaret korkusunun oluşmasına neden oluyor.
Üç beş kuruş birikimini değerlendirmek isteyen biri çok güvendiği biriyle ortaklık yapıyor. İşin büyütülmesi amacıyla evini arabasını bankalara ipotek ediyor, iş yaptığı insana o kadar güveniyor ki yaşanan bu ortaklığı resmiyet koymaya bile gerek görmüyor. Bir sabah uyandığında ortaklık hoyrat bir hırsa kurban edilmiş.
Bir diğer arkadaşı ticaret hayatında başarılı olsun diye banka matik kartının kendisine tahsis ediyor. Bir diğeri dostu kazansın diye hiçbir çıkar ve menfaat beklemeden alınan krediye kefil oluyor, bir sabah uyandığında kardeşten yakın bildiği adam yüzünden icra memurları ya kapısına dayanmış, ya da çalıştığı kuruma icra dairesinin maaştan kesinti yazısıyla karşılaşmış.
Sonuç toplumda giderek büyüyen güvensizlik, her gün biraz daha çöküşe geçen insani ahlak.
Doğrusu kime güveneceğimize ve inanacağımıza şaşırmış durumdayız. Olumsuzluk örneklerini çoğaltmadan şunu diyelim: Allah sonumuzu hayırlı eylesin.
Saygılarımla…