Ermiş çocuk seher vakti şehirlerden, insanlardan, gürültülerden uzak. Yürüyor yolsuz vadileri, ovaları... üstünde kıyafeti; hafif kıldan ince bir teni. Kucağına bir çocuk.
"Kimsin sen ey yolsuz yürüyen."
Ben ermiş çocuk. Yolsuz mu? Ben miyim yolsuz yolda yürüyen yoksa koyun sürüleri gibi olan maskeliler mi? Benim yolum hiç olmasa benim tek gittiğimdir. Bilerek yürüdüğümdur. Ya sizlerin yol dedikleri kimin yolu. O yollarda yürüyen misiniz yoksa yürütülen mi?
Ben yürütenlerden olmak istemem.
" Peki kucağındaki da ne öyle?"
Kucağımadaki bir çocuk.
" Annesi-Babasi kim? Senin mi?"
Annesi ve babasına sığmayan bir cennettir bu çocuk. Annesi de babası da kendisidir.
" şimdi cinsiyetini soracağım ama."
Senin sorun elbet sırf kendin için kolaya kaçmak için sorarsın böyle sorular. Böyle sorularla her şeyi ayrıştırır, kodlar ve hiç olmadık muameleler yaparsınız. Hep ayrımcılık hep kolaycılık...
Bu çocuğun cinsiyeti bildiğin gibi değil. Yok. O bir çocuk her şeyi ile... sevgisi, sesi, bakışları...
Bu çocuk cinsiyetsiz sever; menfaatsiz, karşılık beklemeden. Bu çocuk yürümez sırf birilerini incitmemek için.
" peki elindeki o enstrüman da ne."
Sizlerin duymadığı sizlere ağlayandır bu. Yitirilmiş çocukluğu haykırandir. Karşılıksız sevgilerin, kabuksuz yaralarından damlayan hasrettir. Sevgilinin sesi ile konuşanımdır. Ayın duyulmayan sesidir. Ateşler içinde yanan buzdağını iniltileridir.
Çek git burdan sen bundan çıkacak sesi duymasın. Senin kulakların var gözlerin var çek git. Bunlar duymana engeldirler.
" sen çok bilmiş gibi konuşuyorsun sen neler gördün ki?"
Ben çok yangınlar gördüm. Buzdan yangınlar gördüm donduran. Tek bir ses ile çatlayanım. Bir daha birlestrilmesi mümkün olmayan bir çatlayanım. Günden güne parçaları eriyen daha da çıkmaz hale girenim. Çok bilmiş değilim ben. Buzdan yangınlarda donanım. Çatlayan, eriyen...
İçten içe akanım.
Çok bilmiş değilim ben. Çok net görenim... güzel yüzdeki; burnu, gözleri ve ruhu. Ben mabedi bulanım İbrahim gibi. Ben çok bilen değilim; çok köleyim, kulum.
" Gözlerindeki ne O öyle? Anlamadim. "
Gözlerimdeki zamanın resimdir. Geçmişin pişmanlığı, geleceğin endişesi, kaygısı ve belirsizliğidir.
" Sen hep gider-gelir misin? "
Hayır ben gidip-gelen değilim, O zamandir. Gözlerimdeki de ben degilim. Karşımdakinin resmidir. Ben geçmişe gitmem, geleceğe de yürümem. Andayım ben. Gözüm ben. Her iki zamanı gören ve hic birine kalmayan. Ve yine her zamanda olan, herşeyin içinde olan; öldüren ama katil değilim ben. Rüzgarın salladığı ağacı gösterenim ama açısını gizlerim.
" Ben yine senden hicbirşey anlamadim. "
Anlamak için dinlersen tabiki de hiçbirşey anlamazsın. Kendin için birşeyler yapsana; Biraz kendi yolunda yürü, az kendine dön.
"Keman gibi
Kendinden
Güzeli duy."
" O üflediğin de nedir?"
'Üflenen Ruh'umu bulmak için ruhuma seslendigimdir. Ney'imdir.
Git dünya basimdan. Sorma artik boş suallerini. Git, mabedimin huzurunu kaçıransın. Ruhumun düşmanı seni.
Konuşmuyorum senle. Deruni'ye dönüyorum. Orda Beni yalnız bırakanım da var, Mabedin de.
Ve kaçtı gitti ....