Sabaha olmalı karanlık gecelerin. Yüreği sokaklar atılmış yetim çocukların yuvası olmalı. Yalnızlığa mahkum edilmemeli zamansız sevmiş yürekler. Yalnızca Yeşilçam filmleri mutlu sonla bitmemeli. Bütün günler, hasretler, yollar, geceler, şarkılar, şiirler ve aşklar "mutlu son"lu olmalı. Gözlerden damlayan yaşlar gül bahçesinin toprağına düşmeli. Güzel hayaller, yaşanacaklara açılmalı. Bir çocuğun masumluğu kadar iyi olmalı, hatalarımız. Kalemler yazabilmeli sabahlı aşkları. Yastıklar sabaha soğuk çıkmamalı. Eğer ıslanacaksa yastıklar sıcak tenlerin teriyle ıslanmalı. Şairler yalnızca 'gök mavi' hayaller kurmamalı; biraz da yaşanmışlıkları yaza bilmeli. Dostlar yalnızca güzel temennilerle ayrılmayı dilememeli; güzel günlerle kalmalı. Bazı kelimeler literatürden kaldırmalı, mesela "mahrum" gibi. Aşktan yanmamalı kelebekler, kanadı kırık pervaneler kalmamalı. Kalemler güzele dair hep yol alabilmeli; hiç durmadan yorulmadan aşka dair şiirler yazabilmeli. Şairler, İlham perilerinin o cennet derinlikli bakışlarından mahrum bırakılmamalı. Sevgi taşıyan gözlere hasret yaşları inmemeli. "İyi misin?" diye sorulduğunda herkes sınıftaki küçük öğrenciler gibi bir ağızdan ve en güzel sesle " evet..." diyebilmeli. Yüreği sokaklara atılmış yetim çocukların kavuşacağı günler olmalı. " Bir gün elbet..." diyenlerin o bir günü gelmeli. Olmalı işte olmalı... Derinliklere yazılan izlerin vefası olmalı. Bir selamın devamı olmalı, bir kahvenin bin yıllık hatırı olmalı, bir bakışın devamı olmalı...