"Ey hersey
Her şeyde sen
Her seysin sen."
Mabet'in aşkıyla Kul(ben) öyle bir hale girdi ki artık her şey ona Mabet demekti ve Mabet'e yakınlığı nispetinde vardı.
Bundan sonra, dedi Kul, nasıl yabancın gibi konuşur, yabancın gibi güler ve ağlarım? Nasıl aynı ben olur artık aynı olmayan ben, benim kalbimin aynasında sen oturmuşken ? Nasıl eskisi gibi görünür aynamdaki gözüme hicbir vasfı artık eski vasıflarının hiçbirine benzemiyorken?
Dilim, adından başka bir sözcük telaffuz edemiyorken; sen olmayan kelebekten, şarkılardan, şiirlerden nasıl söz açarım? Nasıl yazar kalemim sen olmayan bir kelimeyi?
Kelebek diyorsam, Mabet'im demek istiyorumdur. Şarkılar da Şiirler de sen demektir. Bütün sözlerim, Mabet'in ta kendisi. Nasıl olur da Mabet olmayan bir ismi ağzıma alırım? Her tükettiğim nefes sanadır nasıl olur da sen olmayan nefes benim olur?
Gördüğüm her şey bana Sen derken, ve dahi gördüğüm her şey bana Senin suretinde geliyorken, nasıl olur da gözlerim Senden başka bir surete değer?
Bir gün sana kavuşmak, tenine dokunmak vuslata ermek için bir günü bin güne değişmem. O gün kırk gün kırk gece düğünümdür. Her hücrem sen derken nasıl olur da bir dokunusundan kaçar bu beden?
Yüzümde sözüne ters dönmüş bir an görürsen, o yüz ben değilim bil. Yüzümü aynaya çeviren senin tek bir sözüniken nasıl sırt döner yüzüm sözüne?
"Kaç zaman aradı yüzüm
tek bir sözünü
Kollarım hasretlin"
Gökyüzü kadar boş kollarım, seher vaktini bekleyen güneş kadar tek bir sözünü beklerim. Bir tek sözün, gözlerimin sevincine düşen bayram kadar sevindirici. Boyun, endamın, kokun, çorak topraklarima bereketler getiren yagmurdur. Ben nasıl boyundan, endamından, kokuna yüz ekşitirim?
Sırf sen bir halay seversin diye, ben onu oynamaya çalışırken nasıl olur da düğünüm olan senden söz çeviririm? Mabet görsün beni, duysun beni diye hersey...
"Mabet'in avcılarındaydı Kul,
Kul Mabet'in içindeydi
Baska yerde gorme. "
Ey Mabet! Bir adım, tek bir adım, şu maskeyi gecsen, ya da şu zamanı göreceksin kendini, kendimi. Şu her halimde hez zaman en güzel bütün hallerimiz var. Şu kalabalığı gecsen, şu kimsesizligi unutsak. Şu tutsaklıktan kurtulsak, kendi kalbimizde kendi tenimizden ibaret kalacağız.
" Eyüp'ün derdi dertmiydi
Şu kulun kalabalıklardan
Cektiginin yanında. "
Şu derdin bir adı hasret. Ama öbür adı aşk. Her halde zamanı vardı. Aşkın bir adı da sabır. Her sabırda da sen varsın ey Mabet.
Sabırlarım sen icin....