Kutsal yerlerde hep en kutsallar yaşa(n)mıştır. Bu kutsalların fırtınaları, yasakları, acıları hiç eksik olmamıştır. Tabi heyecanları, azimleri ve sıcak duyguları da hep direncini koruyarak var olmuşlardır.
Güzel şiir ve şarkılar bu topraklarda büyürmüş. Kalem, kâğıt, türküler, şiirler ve filimler,
Bu topraklarda büyüyen yetim çocukların hem sahibi olmuştur hem de sahiplenilenleri olmuşlardır.
Kalbim geçer gözlerimden sessizce
Mülteci çocuklar gibi sahipsiz ve evsiz
Bir bulut bırakır kirpilerime
Birde siyah bir efkâr, yüreğimin taa içine
Bir lisanı olmalı bu özlemin
Birde anlayanı olmalı
Aklımda çakılı kaldı hançer bakışların
Ve dokunuşu kaldı kokunun
Kalbimde kutsal ateşin yangını
Birde düşündükçe kanayan sancılarım
Bir çaresi olmalı yuvadan uçan kalbin
Birde ihtimal bırakmalı geri dönmenin
Dualar ettim, gecenin en derin saatinde
Kitabın ortasından satırlar aradım
Bir yolu bulunur geri dönmenin diye
Zaman en zamansız, en çaresiz vaktini sunmuştu.
Hayallere açılan bütün kapılar sürgülüydü
Anahtarsız, imkânsızdı
Şiddetli bir rüzgâr,
tüm hırçınlığıyla boy gösteriyordu küçelerde
Çıkamaz küçelerde kalan duygular,
Bazlat taşına çarparak düşerdi.(Mahi)
Durmuştum sana
inancın yedi kat gövdesiyle
kayıp bir dille, ağzımda bilmediğim bir dua
göğüne gelmiştim senin, değişmek için aksimi,
eflatun sessizliğiyle ağarışının.(mazrufun sesi)
Seni bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamlardan,
Bir kadeh, bir cıgara, dalıp gidene,
Seni anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözlerini...(Ahmet Arif)
Kalabalıklar içinde
Yalnızlığa sarıldık.
Bizi yalnızlıkla korkutanlara
Arkamıza bakmadan
Gülüp geçtik…
Kim bilecek..?
Ne sevdalar
Ya yalnızlıklar yaşadık. (ŞÜKRÜ DOLAŞ)
Ve daha nice şiirleri vardır zarif yüreklilerin...
Birde sevda yüklü filmleri vardır. Kutsal yerde yaşattıkları o kutsalı anlatan.
Fırat: Sen gideli çok oldu Çiğdem, sen gideli 467 gün oldu, her kurşun deliği bir gün içindir.
Çiğdem: Niye kurşun?
Fırat: Söküp atmak için, kurtulmak için. Lakin gördüm ki seni öldürme çabası boşmuş, sen ölmezmişsin. 467 gün seni her gün kurşunladım. En son kurşunu dün sabah alnında denedim, öldüremedim ve anladım ki sensiz olmazmış.
Çiğdem: Ya ben, 467 gün ölerek yaşamadım mı? 467 gün gazete sayfalarını korkarak açtım. Kurşunlanmış, al kanlara bulanmış resmini görmemek için, görmemek için tanrıya dua ettim. Beni aramakla hata ettin Fırat, düzenimi bozdun, yokluğuna alışmaya çalışıyordum.
Fırat: Alışabildin mi?
Çiğdem: Alışamadım
Fırat: Yanında biri vardı kimdi o?
Çiğdem: Senden kurtulmak için, senden kurtulmak için evlenmeye karar vermiştim.
Fırat: Evlenmek öyle mi? Yokluğunla 467 gün geçti. Daha bir kadının elini tutmadım, bir kadının yüzüne bakmadım. Aklımdan bile geçirmedim, anladım ki sen benim için her şeysin.(Yılmaz Güney-umutsuzlar filmi)
Güzel olan ancak güzel şiir ve filmlerle anlatılır. Birde güzel insanların, ya şiir ve türküleri vardır ya da türküleri. Kutsalınız olmayınca kaleminiz de ölür. Eğer kutsalınızda bir kutsal yoksa harabesiniz.
"Yüreğimde
Yanan
kutsal ateşimsin"