Zindan mı olacak varlığın, bana. Yıkılmaz duvarlar ve umutsuz karanlıklara mı gömecek yüzümü. Vurma kalbime, şu sigara dumanını. Karartma cuma gününde maviliklere açılmış kalbimi. Geç gelmiş şu baharı, kovma sert tavrınla. Bu Nisan habercisi bulutları sarma dumanla; bırak yağdırsın yağmurlarını. Belki içimizdekilere bir nebze serinlik verir.
Ey dumanlı kollar! Bende hep maviliksiniz. Dumanınız zehir olsa da benden daha ötelere uçmasın. İçme şunu ey kelebeğim; içip ötelere saçma. İçersen de yine sadece beni boğsun.
Ey kara duman! Seni dost düşman. Bizi niye kendine köle yaparsın. Her savaşın galibi yine sen mi olacaksın. Yok mudur bize hiç zafer. Seni düşman dost! Gülme yârimin dudaklarına zifiri karanlığınla.
Dokunma ey yanan yakan! Senin istasyonun değildir; o güzel. Yolun hiç değildir o dudaklar. Maviliğin kendisi olanı, siyaha boyayamasın ey yalancı. Git buradan! Burası yanmış yanacağı kadar.
Ey yanan duman, daha da yakma. Her alev kendisidir bilirsin. Sarıp da köle çevirme. Dumansızdan dumanlar çıkarma.
Ey mavim! Kanma bu dumana;
Bu yalancı korkuyu azaltmak için kurtarıcı kahraman gibi çabalar. Ancak saran kollar çoktan her yanı sarmış. Sen bir hastalığın kurtarıcı kahraman doktor musun? Seni yalancı; uçan Ey ucan; Bir resmi bile olmayan suratsızsın. Yâre olan ilacı veren değilsin. Bir kilisen veya camin mi var seni ey uçan. Neyle Kandıracaksın kendini, beni?
Ey tutuşmuş!
Büyük yangınla tutuşmuş seni, kendisi yanmış ölmüş ve yarınları için; beşiğinde kundaklı yeni bir umudu olmayan. Yarınsız, yolsuz ben ve sen. Sana yalancı ve yabancıdır; renkli dudaklar ve kayıp düşünce.
Ey sığınılan kara duman!
Renkli dudakların ve kederli düşüncenin; soluklanıp, keyiflendiğini sandığı uçan bir anlıksın. Bana öyle geliyor ki, sana çok defa, kendi karanlıklarını gömmek için sığınılmış. Ancak büyük yanıltısın.
Ama sen, hep musallat olmuş; zorlamış, kederli dudakları alıp; alaca karanlığa gömmüşsün. Yine de sen, kendine hangi süslü, renkli adları takarsan tak, ister “efkar dağıtan” de ya da “ rahatlatan ” de yada “ içimin dumanı.”de. Sen hiç oraya ait olan değilsin.
Çık o ellerden, ey uçurumlu duman! Çık! Çık dışarı!!!
Ve sana diyorum: sil gönlünden ve gözlerinden dumanı ve her türlü bulanıklığı ve körlüğü! Deruni’den de dinle beni: sesim dumanı dağıtandır. Duy sesi ve sessizliği.