Ey arayan sanma ki çok uzak, aradığın.
Ya da aslında gördüklerin yoktur onlar senindir
Görmediklerin de vardır. Belki de gördüklerin istediklerindir. Bir aşık için gece karanlığını eşsiz yapan nedir? Elbette aradıklarını orda görmesidir. Oraya koymasıdır.
Bir sevdalı niye hiv’e (ay)bakar dalar hivi sever. Çünkü orda sevdiği vardır. Uzakta gurbete olan hasret çeken özleyen yâri orda buluyor.
Ey ay bu kadar uzak olmana rağmen niye aşığın gözlerine kalbine bu kadar yakınsın peki. Nedir bu gözlere bu kadar güzel gelen? Oysa değecek yanaşacak hiç bir şeyin de yok yani. Mesafelerin o kadar uzak ki memlekete ki uzaktaki yardan bile daha çok uzaksın. Ancak sanki yakınım dasın gibi dokunuyorsun gözlerime, kalbime.
Görmüyorsun ey göz, yaratıyorsun.
Sen ey ay! Değilsin kendin bensin; içim deki yarsın.
Gözü açık olan seni görmez ki ey ay.
Karnı tok olan bilmez ki seni.
Ey huzur bozan güzel;
Karanlıkları deldim diye hemen sevinme seni ukala. Yârin hasretidir gecenin karanlığını; bölen, yaralayan, aydınlatan.
Ay Mezopotamya da bir başka var olur; gecenin rengi en çok burada güzeldir.
Belki de sadece burada doğarsın da ondan. Mitler de doğum tarihin burasıdır. Burası sana annedir.
Ya Karaca'dag da nasıl doğdun?
Kış soğuk gecelerde doğdun ey güzel. Bir berivan kızının kucağında; kuzu gibi.
Ya o seni doğuran sancılar; nasılda her yeri süsledi. Kuşların sesini kesti. Bülbül dilini yuttu.
Ey Hiv! Seni Nasıl da tek başına doğurmuş yapayalnız çoban.
Kendini yalnız sanma asıl seni yanına alan yalnız çobandır. Ve yine kendini en güzel yere asılı olan görme. Seni oraya asan çobandır.
Ya deruni, Seni nasıl da büyütmüş.
Maviliği sana veren odur. Konuşmayı da öğreten.
Sen dil bilmez; sarkilar söyletir oldu sana.
Seni huzur bozan. Ya gece aşıkların buluşmasına engel olmana ne denmeli.
Hemen yine sığınırsın seni büyüten; deruni ye.
Yine o sarar sarmalar ve güzelleştirir seni.
Yine yâre kavuşmayı bilmezdin; o dur sana koşmayı öğreten. Kavuşturan.
Nasıl da en güzel yere koydu; deruni. Bir Mezopotamya kadının alnına. Hatta bazen dudaklarına bile koydu ( çizdirdi )seni.
Deruni yaşattı seni. En karanlıklarda sevindirdi. Yalnızlıklarda kavuşturdu.
Uzaklarda en güzelin yerinde uyuttu. Yârin kucağına koydu.
Uyuyanlardan kurtardı seni. Yaşayanların arasına kattı.
Deruni seni İbrahim’den de kurtardı. En güzel yere koydu; şems süresine. Hatta en güzel yemine bile.
Seni öldüren gündüzden kurtarmış, unuttuğumu sanma. Nasıl da; O acımasız gerçekten alıp nefes verdi sana. Öyle bir nefes verdi ki kalp çarpıntıların hızlandı. Seni aptal.
Varlığın, Mezopotamya kadının dudağında; güzelliğin deruni’dekidir.