Sessiz adımlarla geçiyorsun yanımdan. Ancak her adımın yüreğime çığlıklar attırıyor. Hafif adımların bende hiç de hafif izler bırakmıyor. Bu adımların, Ağırlaştırıyor kabuksuz yaralarımı...
“Öyle sessiz ve hafif adımlarla geçme”
İnce adımlarla geçiyorsun yanımdan. Geçme. Sabah vaktinde açan güneş gibisin. Çevirme yüzünü, aydınlansın yüzüm. İzlemek istiyorum yüzünü. Şehrimi ısıtan o gülüşünle ısınmak isterim ...
Ey Mabet belirsin, senle aydınlanır dünyam. sensin güzelliklerimi güzelleştiren... Göz göze gelip görmek ister bu âma gözler. Aydınlığıma renk verendir o gözlerin...
Gökkuşağını hiç görmemiştim gözlerini görmeden önce. Gökyüzündeki güzel değildir yüzündeki kadar... Ya o bakışların, o karşı konulmaz bakışların... Kalemimi teslim alan bakışların. Tarifini yazamayan hatta bir benzetmesini bile bulamayan o bakışlarında noktalandı.
Ya o yürekten gelen sessiz sedaya ne denmeli: "koş hadi koş var hadi şimdi mabedin kutsal şehrine dokun ve öylece kal..." diyor.
Gözlerinden gidemiyorum işte; dönüp dolaşıp bakışlarımla, nefesimle, aklımla ve her sözüm ile kalemim yine ona geliyor. Derin derin bakan okyanusun içindeki göz bebeklerin... Gidemiyorum işte gözlerinden. Eskiye dair kalsın, eskisin diyorken; yeni bir çağ gibi ışıldıyor gözlerin.
Ah o gözlerin;
saf ve temiz ve çocuksu
duygular yetiştiren içimde
aşıklar büyüten ve şiirler deren...
Ben bakmazken farkına varmadan ansızın, dalıp dalıp şarkılar getiren dudaklarıma o gözler. Bak da ne hale getirdin; hasret kaldığım an kışa çevirir yazımı. Bu kış ne getirmiş bak saçlarıma; ak telleri...
Derin ve manalı bakışların; nice izler çizmiş yüreğimde. Nice ayrılıklar yaşadı bedenlerimiz. Bilirim bu yorgunluk nicedir sözlerinde vardı. Ama ne olursun yok de yada bilmem deyiver değiver gözlerinle...
Ey Mabet, Kaçırıverme gözlerini ne olursun. Bak bir daha çiçek gözlüm. Bak ki bir nefes gelsin hasretli yüreğime. Kokuna hasret ruhumu, ne olur bırakıvermesen gözlerinle. Dahasını istemem. İnan istemem. Korkmam bir yüz alıp yüzsüzlük yapmam. Korkma nasıl istersen öyle olacak.
Bak bir daha güzel gözlüm. Dön de bak şuracıktaki karanlığa, aydınlansın. Hasret rüzgârları esiyor yüreğimde ve yöremde... Bak da dursun şu soğuk rüzgarlar...
Ey Mabet, bakmadığını an; derunimde katran karası karanlık ve zifiri geceler hakim olur. Yine döner dolaşır derim ki; ey yüreğimin ay ışığı;
yıldızlara dileklerim takılı gör,
avuçlarımda yaş dolu recalar,
gözlerimin nurunda gözbebeklerin siyahı saklı...