Günlerden bir Çarşamba, Deruni gezegeninde yaşayan iki sevdalı konuşur. Maşuk, aşığına bir soru sormak ister.
Ve Maşuk, aşığına şüpheli şüpheli sorar: “ bana Aşık mısın?
-Aşık: Evet. Ama seni sevmiyorum.
-Maşuk: Oda ne demek? Ben senin maşukun değil miyim?
-Aşık: Ey güzelim… Ne desem ki; sen halimden anlamıyorsan ben hangi sözcüklerle anlatayım ki. Hangi dil sana olan duygularımı anlatabilir ki. Bütün güller birleşip, senin gibi olmaya çalışırsa bil ki; yine sen olamaz göz-i sinemde.
Ey güzelim, yine sana etmem sitem. Eğer olursa bir sitem o da halime olur. Çünkü şair, aşık için der ki:” O aşık ki kanı ile alır abdesti.” Demek ki ben kanım ile sana duracağım namaz için abdest alamadım.
Ey güzelim, mecnun gibi düşemediysem çöllere, sanma ki sana duygusuzluğumdandır. Mecnun’un aşkı azdı da onu dile getirecek dili olmuş çöller.
Halsizlerin, haline hal oldu çöller, şiirler, şarkılar, dağlar…
Ey güzelim, benden halsiz olmamı mı istersin? Ferhat gibi bahanesiz hale, dağı bahane mi göstereyim. Ey güzelim,” bahanesizliğin” bahanesi mi olurmuş.
Aşığım sana nasıl sevebilirim ki seni. Sevmek, bahaneden ibarettir. Bahaneler bahaneler… Sevmek için, karakaş, ince bel, güzellik… Yakınlık, dokunmak, kavuşmak, sahip olmak, kokulu güller, hayaller aradılar.
Benim “bahanesizliğim” sana şüphe verir oldu? Ey güzelim, sende benden bahaneler istersin.
Ey dilber bahanesizliğim, sana kaybolmamdandır…
Ey dilber kayboldum… Bütün arayışlara, şarkılara, şiirlere ve çöllere düşenlere rağmen; kaybolmamdan da şikâyetçi değilim. Hem şarkılarda, şiirlerde ve çöllerde olanlar kaybolmamışlardır da. Kayıplarımda buldum seni. Zaten kaybolmayan bulunmaz; bulunan kaybolmaz. Aklıselimi terk etmeyen bulunmaz-bulmaz.
Seni bulmam için haber etmeme gerek yok; haber salanlar kurtulmak için haber salarlar. Zincirlensem de taşlara, kandan yaşlar dökmesem de pazarlarda kölen olarak satılsam da senin olmamdaki kaybı; senin olmayan bir bene değişmem. Efendim olarak kendi ellerinle başkalarına teslim edilmem, ellerinle olduğu için; yine senin olmaktan sadece payıma düşen “senin olmam mutluluğudur”.
Öpüyorsam ayrılığı gözünden
söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden
sana olan sevdamdandır bilesin
geçiyorsam bir çiçeğin özünden
sana olan sevdamdandır bilesin
Yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek
sana olan sevdamdandır bilesin
(Hakan YEŞİLYURT)