İnsan ölümden korkar. Ölümden kaçar insan. Oysa ölülerle yaşar insan bilir bilmez.
Ölülerdir yaşayanların hayali. ölüler bu şehrin en canlıları, yürüyenlerin ayakları, en hızlı çarpan kalp atışları...
Ölüler bu şehrin en canlı mevsimi; ilkbaharıdırlar.
"Ölüm
bu şehirler için
aşktır. "
Kimdir bunlar?
Bunları bilmek için tanımak için, evvela aşkı bilmek gerekir.
Ya rab bu ne derttir derman bulunmaz
Benim garip gönlüm aşktan usanmaz
Âşık ki cana kaldı aşık olmaz
Cânın terketmeyen, ma'şukun bulmaz
Âşk pazarıdır bu canlar satılır
Satarım canımı kimseler almaz
Âşık, bir kişidir, Bu dünya malın
Ahiret korkusun bir pula saymaz
Bu dünya ol ahiretten içeri
Âşıkın yeri var kimseler bilmez
Yunus öldü diye sela verirler
Ölen hayvan imiş, âşıklar ölmez
(Yunus Emre)
Bu şehir başka bir şehir. Ölümün öldüğü şehir...
Bu şehirde her bir ölünün hikayesi vardır. Bu şehirde her aşkın hikayesi vardır. Ve her hikaye ölüm ile başlar aşkla biter.
Bu şehirde hikâyeler yüreğin tam orta yerinden, göz bebeklerine doğru ilerler...
Ve bu şehirde hikayenin besmelesinin 'BE' si başlar; " BE" sıcak nefese doğru ilerler... Git gide bu nefes bedenden uzaklaşır ve artık bedende yerini soğuk yellere bırakmıştır. Ve gözler büsbütün açılır. Ellerin her namazdan sonra açıldığı semaya doğru bakar. En güzel yöne, maviliklere doğru...
Yolculuk, asıl gidilen ve gidilecek yere doğru gidiyor artık.
Geçtikçe zaman...
Bir çocuğun masum ve ay parlaklığında güzel bakışlarla devam eder burada hikaye...
Birde yaşlı adamları var bu şehrin. Sanki bütün hikâyeleri kendileri yazmış gibi. Bu şehrin yoluna düşen birini gördüler mi, hemen yanlarına yanaşır. Ve demli bir çay eşliğinde anlatmaya başlarlar...
Bu yaşlı adamlar yalnızca bir hikâye anlatmazlar. Dinleyenin içine sırlar, ayaklarına yollar sererler. Mekan ve zamandan sıyrılmış bir derviş ölü verirsin sanki. Konuşmaya çalıştığın an şehadet parmaklarını dudakların üstüne koyup dinler der gibi ederler.
" Sus ki
ürkütmeyesin
ölümü"
Bu adamların, her kelimelerinin sonunda sanki yeni bir gün başlayacakmış gibi dinlemeye başlar dinleyicisi.
" Ey yolcu;
Her adımın, koşar
Ölüme."
Derler. Sanki yolcunun vuslata ereceği gibi, menziline varacağı gibi bir aşkla anlatır; bilineni bilinmezmiş gibi. Bilinmezi bilirmiş gibi.
"Ölümün
Öldüğü
Yerdir burası"
Der. Ve sessizce konuşur susar. Hikâye bitmeyecek gibi, hikaye bitmiş gibi...