Günbatımında bütün vakitler. Her dem taşsız duvarların altında boğulmaktayım. Umutlarımda bir sabah ezanı duyulmaz. Bütün seslerde "eselatu hayre mine nevm" var. Derin bir uyku mu ki bu? Yoksa rüyanın içinde bir rüya mı? Her neyse bilemedim ben. Bildiğim ve gördüğüm tek şey var;
" Günbatımında
Bütün
Vakitler "
Ne kadar çok koşsam bile ötelerde bir aydınlık yok. Sabahı arkamızda bırakalı çok olmuş ey Mabedim! Kızma bana hemen çünkü daha ben sabahlardayken sen "Gün ortasındaydın." Yani kızılacak şey "dem’miş". Bazen aynı demde olmak için aynı şehirde olmak yetmezmiş. Aynı yolu farklı demlerde yürümüşüz ne yazık ki. Okuduklarımız, gördüklerimiz, duyduklarımız, hayallerimiz bir olsa da aynı denk gelememişiz. Rastlantımız bir günbatımında; kucağında çocuk ve eve dönüşlerde…
Deruni'de gökyüzünü seyretmek isteriz. Gözlerimiz az ileride günbatımına takılır. Koşmak isteyen iki kişi için hiç de güzel bir seyir değil bu günbatımı. Ayaklarda spor ayakkabılar, cepte uzun kulaklıklar ve adımlarda tempolu canbonomo. Her nefes alış az ileride günbatımı ile biter. Ne kötü rastlantı...
Ey Mabet! Sence de kötü rastlantı mı bu? Bana sorarsan, hiç de değil. Asıl kötü olan günbatımıdır.
Kabuksuz yara açan biz değilmişiz. Kabuksuz yaramıza sebep olan bu işte; "Günbatımı" Ey Mabet, karşılaştığımız da sen 'günortasındaydın' derken; ben ise bir çocuğum demek değildir kastım. Aynı yaştayız bil. Ancak dem yürüyüşlerimizi farklı zamanlara kaydetti.
"Kader,
Kaydeden zaman
Biz günbatımındayız"
Oysa ayı severmişim. Uykusuz kalmaktan korkmadan. Aslında Deruni'de günbatımı yokmuş. Günbatımını defnedeli çok olmuş. Ben sana zamansız da gelirmişim. Meğer bundanmış " ayı sevemem." Sözlerimiz hep günbatımından söz etse de varlığımızın ' Mahi' oluşu boşuna değilmiş. Sence tevafuk mu denk gelişimiz. Bence hiç bir söz söyletmiyor varlığımız; Taşsız duvarlarla sarılmışken etrafımız biz ise sınırsızlıklarda gezinirken. Birde günbatımındayken bütün demlerimiz bizim ayı sevmemiz bunun delilidir.
" Oysa Ayı severmişim
Günbatımına rağmen
Varlığını gösterdiği için."
Yalnızca “Günbatıyormuş” Deruni'dekiler her dem daha on sekizindeymişler meğer. Daha sabaha yeni merhaba demişiz. En derin duygular; sevgi, ilgi, heyecan, merak, sabırsızlık ve özlem daha dolu doluymuşlar. Güzel duyguların hepsi daha yeni sahur vaktin delermiş. Kıştan habersiz mevsimdeyiz. Kelebekler daha yeni kanat çırpıyor solumuzda. Kuş cıvıltıları en yükseği ile geliyor. Bakışlarımız, temmuz ayında tuz yemiş bir kara koyunun suyu dalması gibi; sanki dünyadaki tek isteğine kavuşmuş gibi en derinlere dalıp kalıyor...
Aylardan mayıs kabuksuz yaraya yağan yağmurlar hazirana doğru daha da şiddetleniyor. Günbatımı iyice belirginleşiyor... Aynı sokakta duracak arabalar ancak hiçbir şey aynı olmayacak; mesela bir sabah selamı ya da heyecanla çocuklar için çalınan ziller de beklenmeyecek. Aynı hevese ile koridorlarda yürünmeyecek. Aynı kalmayacak hiçbir şey Günbatımı hariç...
Şiddetleniyor yağmurlar. Bu yağmurlar kabuksuz yaraya tuz bastırıyorlar... Günbatımı sanki kara bir bulut. Bu yağmurlar sadece ıslatıp hasta etmiyormuş, öldürüyormuş da. Sokaklarım çamurlu değil. Kandan seller akıyor... Okullar tek sığınak olmuş.