Modern hayat, kadına büyük tuzaklar kurdu. Kadını sadece “bedeninden ibaret” hale getirdi. Modernizim, Kadının insaniyetini içeri alıp sadece bedenini dışarı çıkardı. Her dışarı çıkarışında da bir şeylere mecbur etti. Her zaman aynı kıyafetle, aynı ayakkabıyla çıkılmaz ki dışarı! Her zaman farklı, yenisi lazım. Hem renkleri, kıyafetleri, ayakkabıları tek tek uydurmak lazım!
Trendi geceni atıp modaya uymak lazım. Eskimiş yada daha yeniymiş hiç önemi yok. Önemli olan yeni trendi almakmış. Ee yoksa modernite seni küçümser, dışlar ve ezer.
Bütün bunlar için çalışmak gerek. Daha çok daha çok çalışmak gerek. Daha çok çalışmadan nasıl çok kazanılacak? Her moda döneminde yenisini almak için daha çok kazanmak gerek. Daha çok kazanmak lazım. Daha çok kazanmak lazım… Daha çok kazanmak için harcamadan olmuyorsa, daha daha çok kazanmak gerek. Daha çok kazanamıyorsan, taksitli bağımlı ol.
Modernizimin getirdiği durum; Daha çok harcayan kadındır. O zaman kadın, erkek gibi (eşit şekilde) çalışmalıdır. Peki kadının fıtri olan; narin, zarif bedeni bunun altından kalkar mı? Bu eşitçilik iki insanın fıtri haklarını ne kadar teslim ediyor?
İşte bu anlayış, kadını insanlığından ederek metalaştırmıştır. Kadının ruhunu öldürmüş ve köle haline getirmiş. Kadının Kapitalizmin köleliğinden kurtarmanın ve Kadınının özgür olabilmesi için lazım olan “eşitlik üstü adalet”tir. Kadına eşitlikçi yaklaşımlar yerine onlara karşı adaletli olmakla haklarına kavuşturulurlar.