Yitirdiğim bir ben varım. Yollarım kapalı, atım yorgun, gözlerim mabedime kör kalmış, ışıklar gece saatine haps olmuş karanlık önüm, adımlarımda ağır prangalar gelemiyorum, arayamıyorum…
“Sende kalsın yitiğim”
Bende yitiktir ben. Beklide bana ait değildir; ait olduğu yere oturmuştur. Yitirdiğim benden giderken, benden habersiz; sarı renkte bir tişört içinde ve bir sonbahar rüzgârının esintilerinde bir koku ile gitmiş. Beyazlardan çok uzak beyazın tam ortasına oturmuş. Benden habersiz. Bir Karacadağ dikeniydi bende ben. Habersiz gidip en “güzel gül”e diken olmuş yitirdiğim ben.
“Ey gül, feryat etme boşuna
tek mabetsin
yitiğe…”
Yitirdiğimi kimi zaman arar dururum. Bazen bir uçurumun kenarında; bazen şeker atmadığım bir çayda; bazen soğuk koridorlarda, kilitlenmiş dudaklarda, yarım kalmış bir şiirde, kimi zaman gündüz saatinde bir uykuda…Ancak her arayışım yitirileni şahlandırdı. Yusuf’un göleğini paramparça, Ferhat’ın dağını ezdi geçti bende.
“Tanıdık bir eskiyim ben “
-Yitik bana dedi ki:
Ey adam koş bana gel ki seni göstereyim.
-Ben: Kayıp değilim. Görünenim, buradayım ben.
-Yitik: Senin tanıdık bir eskinim ben. Ben bir aynayım; kim bakarsa bende kendini görür.
-Ben: Benim bir görüntüm yok artık. Mabedim aldı içine beni. Kalbin mezarlığında yatan bir cesedim ben. Benden göç etmiş yitik.
“Artık ben;
yüreğimde değilim
Yüreğindeyim.”
Beni bana ver de gideyim diyemiyorum artık. Yabancı oldum artık bende ben. Verirsen; sokaklarda kalır, yetim, yurtsuz, kimsesiz, yalnız kalır bu ben. Vereceğin Kavuşma değil artık ayrılıklar olur bu bedende. Bir köşede terk edilmiş güneşsiz ve sulayanı olmayan susuz bir çiçek olurum. Her geliş ve gidişte artık; O hep hüzündü adımların(m)da dökülen farkında olmadan. Ve her seferinde Geride alevlenen bir Hacer kaldı. Gözlerde ise çoğalan ruhların sessiz çığlığı. O an, ona istasyonlara karşı yaralı bir ruhumun olduğunu, gitmekle-beklemek arasında bir çizgide sendeleyip kaldığımı söylüyorum: “ boşuna kendini yorma diyor kendin(m)i” “istasyonlar elemi içine atar…
“ Ruhumun istasyonusun
yollar fırtınalı, kapalı
sende kaldım artık”
Hangi hücreye kapatacaksın yitiği. Yoksa ansızın bir anonsla istasyonu terk etmemi mi duyuracaksın? Duyurun terki dünya olur bende, bil. Bir tek istasyon var, gerisi dalgalı yollara salmaktır. Ölümdür artık yollar. Kanatları alınmış bir güvercin için karanlık bir hücre yollardan iyidir. Adımlarınla yağmurlar hızlanıyor, ben üşüyorum artık bende. Gündüzün en karanlık saatidir bana fırlatılacak olan ben.
“ Artık Bekleyen değilim
akreple-yelkovanın arasını
her anımsın”