Ey gidici olan ışık, size perdeleri açmayacağım. Perdelerim kapalı kalacak. Girme ey gidici olan. Sadece uğrak olmanı istemem. Hemen gideceksen girmeni istemem. Hemen gelip gideceksen karanlıkta kalmaya razıyım. Hem ruhumun yokluğu hep karanlık değimlidir bedenin odalarına? Sende girme içeri, ruhum yoksa. Ruhum gittiyse ben neyleyim yalancı ışıkları. Çekmeyeceğim zifiri bulutları da.
“ Karanlığa hayran da değilim.
Deli de değilim ben.”
Kendimizi aldatmayalım. Koridorda kalanız biz. Bir biz biliriz ne denli karanlıkta yaşadığımızı. Ne kapıdan ne de pencereden girebiliriz odalara. Zaman, söyleyeceğini daha yıllar önce söylemişti bizim için. Maviliklerin ötesinde, buzun, ölümün ötesinde; bizim yaşamımız, bizim mutluluğumuz...
Yine de karanlıklara rağmen mutluluğu keşfettik biz, yolu biliyoruz artık, binlerce yılın labirentinden çıkışı bulduk. Odalar açılan Var mıdır başka bir kapısı?
“ Yalancı değilim
Kandıran da değilim ben.”
Ne yaşadığımı bilmiyorum; ne ettiğimi bilen her şeyim ben. Ben, yaşadıklarım için iç çeken değilim. Yaşadıklarıma perde çekende değilim. Odalarım perdesizdir, güneşi her dem içerdedir. Bu gerçekliktir bizi hasta eden, odaya güneş girdirmeyen.
“İyi değilim
Hasta olan da değilim ben.”
Yalancı buralar, soğuk odalar bize. Karanlıkta ellerimiz. Yalnız bedenlerimiz. Yalancı iyiler, çürük sağlamlar, boyalı elmalar, tersiz eller… Soğuk evet ve Yalanın bütün güçlü kirliliği buralar. Her şeyi «hissettiğinden» dolayı her şeyi «bildiğinden» bu güzellik, bu bahar dolu yüreklilik. Yine de bizim için elemdir buralar. Soğuk odalar ile yolcu güneş ışıkları altında yaşamaktansa, buzlar içinde yaşamak yeğdir! Yeterince yürekliydik, ne kendimizi ne de başkalarını esirgedik: ama bir süre, yürekliliğimizi nereye yönelteceğimizi bilemedik. Karamsarlaştık, durgunlaştık; bize yazgıcı dediler. Bizim yazgımız; elemdi, yalnızlıktı, hasretin birikimiydi.
Gülmeye, heyecana açtık, yabancıların mutluluğundan. Kendimizden uzaktık... Yarınımızda gün batımı vardı; yarınlar bize yabancı, kararıyor, batıyor gün. Çünkü hiç yarınımız, yolumuz yoktu. Mutluluğumuzun formülü: Bir sessizlik, bir ötelerde…
“Hissiz, sessiz değilim
Ölümü seven de değilim ben.”