Sus ki fırtınalar alıp savunmasın yüreğindekileri.
Canın, canım yanmasın istiyorum...
Zira insanın canını en çok konuşulanlar ve zaman yakıyor. Bazen söylemek istediğin çok şey vardır ve belki de söylemen gereken daha çok şey vardır. Ancak yalnızca susarsın.
Belki de diyeceksin ki içinden "bu yazıyı, konuşmayı yani yanlışı neden yapıyorsun?"
Haklısın farkındayım yanlışımın. Daha doğrusu yüreğimi Karacadağ'ın sert esen rüzgarına karşı açtığımı da bilirim. Bilirim ki Siverek'in küçeleri öyle göründüğü gibi sessiz ve sır saklayan olmadığını da. Ama yüreğimdeki haykırışlar, burada olup bitenler dışardaki fırtınalardan aşağı kalır bir fırtına olmadığıda bir hakikattir.
"Aşk
Bir garip
Varlığın yokluğu"
Kim bilir bu fırtınalar kaç kişinin katili olmuş bilinmez. Zaman işte bütün fırtınaların ardından güneşi de getirendir.
Zaman işte insandan çok şey alıp verdiği halde insanın en zor hissettiği şeydir zaman.
Zaman acayip bir şey işte Heyra. Bir gönlün içindekileri gözler önüne seren de o, gözlerin görmezlikten gelmesine yön veren de o.
"Zaman Heyra zaman
Bu hikayenin adı
Zamandır"
Zaman...
Sus ki daha iskeleye gelmeden denizin orta yerinde türkün bitmesin.
Sus ki hikayen bitmesin.
İşte şimdi yüreğimin derinliklerinden inmiş satırlara doğru ağır adamlarla ilerliyordu hikayesi. Kalemden Damla damdan düşen mürekkep geliyordu gözüne, yarısını konuyordu. Tuzun bir yaraya düştüğü gibi.
Mürekkeptekiler, yürektekiler güzeldi aslında hem de çok güzel.
Lakin zaman işte zaman
Zaman, birde "şimdi değil, geç kaldın" dediğinde, her şey değişiyor. Güzel olan her şeyi aksine dönüyor ve yalnızca acı veren oluyor. Sonu bilinmez veya sana ait olmayan bir hikaye veriyordu sana.