Ey Kutsalım anla beni. Halim hasretindir…
Duy beni, ben sendenim, sen de bendensin. Bilmez misin? Her an içimde fırtınalar kopar, gözlerinden kalbime. Seller akar hasretli gözbebeklerimin sokaklarında. Bir mermi olur yokluğun yağar sineme. Her şeyine alışılmış, yokluğuna alışılamamış olduğu zamanlardayım artık...
Ey Kutsalım, hasretin düşer sağnak sağnak… Sırılsıklam olur duygular. Yokluğun duygu seline boğar... Tutunacak bir dal ararım. Uykuya sığınırım derken; başlar yastıkta dolanır Yetim Çocuk. Sonra kalkar başka bir dal ararım...
Ve yine bir teselli peşine düşerim...
Kendilerine bile faydası olmayan, yıldızlar dünyasından gelen falcı kadınlara sığınırım. Telvesine hasret düşmüş kahveler sunarlar. Yine hasretini alırım her yudumda. Uzatılan her fincanın dudağından hasret damlar.
Ey Kutsalım duy beni… Sensizliğin hastalığındayım. Yokluğunun kapısında, nefes nefes hasret çekiyorum.
Duy sesimi...
Elimde hislerden derilmiş güllerle, yazıyorum hasretimi. Bu aciz satırlarla haykıracağım. Kalbimden gelenleri kalbinle duy. Bilirim Yetim kalmış kalemim olduğu gibi dile getiremez kalbimdekileri.
Ey Kutsalım duy beni…
Hasretin ıslatıyor gözbebeklerimi. Sensiz üşüyor sol yanım...
Hep seraplardayım. Kokunu içime çeke çeke yamaçlarında dolanırım.
Sesim kısılmış konuşamam, bedenim rüyada dokunamam.
Ey Kutsalım duy beni… Sana anlatılmaz bir kitaptan, hitabım var sırdan cümlelerle. Dudaklarım düşmüş, dudaklarımdan düşmemiş adın. Dilim kilitli, ses tellerim zincire vurulmuş. Yasak sözler hapsolmuş göğüs kafesime. Kimsenin bilmediği, tek senin bildiğin cümleyim.
Ey Kutsalım durma… Zaman geçtikçe hasret zamlandırır duyguları… En hızlı adımlarla gel. Gel ki; senin olsun kalbim… Uzaktan da olsa gözlerde ki; bir dakikacığına razıyım.
Gel ve ne olur çıkarma kalbinden, gözlerinden... Çıkarma beni duygularından. İnan ne bir çıkarım ne de çıkasım var. Hesapsız bir kentin misafiriyim. Biliyorum. Zamansız bir zamanın, zamanındayım. Senli ve sinsizlik zamanında.
Yaşlanmış bir çürük sanmıştım yüreğimi. Ancak İlk kez açılmış bir gül gibi açtırdım yüreğimi karşında. Her sabah göz görmemiş yazılar getirdim. Her sabah güneşten önce sana açtım gözlerimi.
Ey Kutsalım mazur gör, o senden kaçışlarımı. O güzel sevgini, öylece karşımda görünce; gözlerimde şaşkınlık, adımlarımda kararsızlık ve kalbimde en güzel heyecan vardı. Meğer bir ömür kalacakmış yüreğimde bu güzellik…
Ey Kutsalım sar beni...
Yorgun, telaşlı, ürkek haller yine sarsın beni. Heyecan ver, misk kokan ellerinle. Yine kafamı karıştır çay kokulu nefesinle. Bunaltıcı ve yalnızlık şehrinde, nefes aldır bir bardak muhabbetinle. Uğrak bir hevese takılı değil bu kalp. Ömürlük sevgidendir bu denli hasret.
Hasret;
Duyguları
Zamlandırır…