Şehir diyorum yasakları kültür telleriyle çizilmiş yasaklı bir şehir.
Ey Yetim çocuk, sen bu şehrin fakiri, mültecisi, yaralısı ve yabancısısın. Doğan güneş sana doğmaz.
Ey çocuk, Heyra'ya ne kadar her sabah günaydın demek istiyor olsan da, diyemiyorsun. Bilirim, Heyra'ya diyemiyorsun ya, kimseye de demeye varmıyor dilin. Ondan öylece susuyorsun. Bilirim, boş da durmuyor kalbinin dili. Çıkmaz küçelerin duvarlarına çarpıp sessizce çırpınıyor ve boğuluyorsun bunda.
Nefessiz yaşayan, gün içinde geceyi yaşayan, yürüyen bir ölüsün, kalp mezarı dolup taşmış.
Ey Çocuk, her dakika ona anlatmalıyım diyorsun. Anlatamıyorsun diye de kangren oluyor dilindekiler.
Anlatamıyorsun…
Anlatamıyorsun...
Yetim Çocuk:
Heyra, sana anlatamıyorum ya, kimseye de anlatasım gelmiyor. Bütün kelimelere prangalar vuruyorum. Susuyorum...
Susuyorsun...
Sustuğumu sanmışım meğer...
Oysa zamansızlık prangaları Yüreğimin dilini çiğniyor...
Yüreğimin dili prangaların dişinde. Dilimin her nefesinde her heceye seni katmışım Heyra. Bütün nefesim seninle başlamış,seninle bitmiş.
Sustuğumu sansam da, sustum desem de, hep yasakların prangaların ile boğuşuk yüreğimin dili.
Susuyorum…
Susuyorum...
Susan bir çaresizsin.
Yetim Çocuk:
Yasakların altına gömülü bir meseledir duygularım. Ben duygularımı bahanelerin, yasakların, zamanın arkasına saklayan bir yetimim...
Ah bir şehrin sokaklarına çıkarabilsem biriken kederlerimi...
Nehir yatağına döner bu şehrin çıkmaz küçeleri.
Farkındayım yüreğimi prangalarında bırakamadığını.
Yetim Çocuk:
Sen de biliyorsun yüreğim her gün en derininden koparıp; kendinden de vereceksin eksileceksin de...
Bir şeyler eksilecek yüzünün tebessümünden, Sevincinden, delice koşan adımlarından. Kimi sabahları da takati kesilecek çarpan kalbinin, nefessiz kalacaksın.
Zamansız gelmenin, yasaklı sınırlarda, Siverek'te olmanın kaderidir bu. Bir de susmanın bedelidir.
Prangalı duyguların dünyasıdır...
Yetim Çocuk:
Öğreneceksin…
Prangalarla yaşıyorsan, zincir halkalarının çiğnediklerine sessizce ve yalnızca katlanmayı.
Bir de unutma! Kutsala talip olanın ayaklarından akan kanın abdestini bozamayacağını .
Sen doğduğun şehrin sokaklarındasın çocuk. Kaçtığının kucağında.
Anlat çocuk dinleniyorsun.
Yetim çocuk:
Unuttuğumu sanmışım meğer...
Oysa kokun nerede olursa hemen en derinliklerime çekerim. Meğer hiç de yabancı olmamış hiç bir şeyin.
Uzaklardan gelen kokun diyorum Heyra, yüreğimin burun direğini sarmaşıklar gibi sarıyor...
Heyra, kokun yüreğimin sayfasına dökülmüş silinmez mürekkebi ile...
Kokun diyorum, ne kadar da acımasız bir güzel... Kokun, güneş gibi her nefesimde içimi ısıtan ve ulaşılamaz mesafelerde benden uzak.
Yine de bilirim suç sende de değil ey güneş bakışlı.
Heyra,
Kaçtığımı sansam da, uzaklaştım desem de, hep hasretin ve hayaline sarmaşık yüreğim.