Karanlık bütün sabahlar. Heyecansız atılan adımlar. Ağlamaklı bulutlar inmez bir damla. Deruni’yi gör eder geçici ışıklar. Deruni, çaresiz, karanlık aydınlıklar, titremekte… nedir seni üşüten ey Deruni?
-Deruni : perdelerim çekilmiş. İçimi aydınlatan gözler, ışıklarını sokaklarımdan çekmişler. Sokaklarım, ıssız. Kimsesiz sokaklarım. Kibritçi kızın kibritleri bitmiş.
-Gerçek: Ey Deruni! Bu kadar üzülme. Elbet gün doğar, sokaklarına ışıklar saçar aydınlıklar. Dolar kalabalıklar sokaklarında.
-Deruni: Ne de sağırsın sessizliğime ey gerçek. Güneşin benzeri mi var ki? Sen bana gün doğar, sokaklarına ışıklar saçar dersin. Bir güneş var “ tek bir” o olmadan nasıl aydınlanacak. Giden gelmeden kim gelecek? Benim soğukluğumu hissedemezsin ey güneşten yanan zavallı gerçek. Bense güneşten beslenenim.
Ey Gerçek! Sen duvarlardan ibaretsin. Beni duyacak bir solun yok ki. Hayallerin hep betonlardır. Benimse rüzgar; çiçekleri okşamak, ağaçları sallandırmak, uçurtmaları maviliklere uçurtmaktır hayallerim…
Ey Gerçek! Sen çıplak ayaklarla yürüyemezsin. Sen ancak maskelerle yolunu alırsın. Bense yürümek nedir bilmem; uçarım. Rüzgarda değilim.
Ey Gerçek! Beni göremezsin ki anlayasın. Sen yalnızca dokunduklarını görürsün. Bense dokunulacak kadar ölümlü ve yakının değilim.
Ölüyüm ben
Doğmayan bir varım.
Bende olmayan senim.
Ölüyorum… Bitmeyen bir elem ile kıvranıyorum. Doğmayan bir ölüme terk edilmiş… Bitmiyorum. Sancılarım zamansız bir başlangıçtadır hep. Başlar ve yine başlar…
Mutluluğum;
Başlamayan bir başlangıç
Elemim; kendine dönen
- Gerçek: Peki sen nerdesin ey Deruni.
- Deruni: Seyredenlerin oturduğu ve seyredilenlerin yürüdüğü yerdeyim. İşte ben;
Pencere kenarında oturmuş, baharın güzelliklerini; kuşların potporisini, ağaçların dansını, çimlerde çıplak ayaklarla yürümeye çalışan çocukları seyreden bir kışım. Yine akşam vakti bir bankta oturmuş; sağa sola koşan ellerinde kuru toprak, yüzlerinde maskeler, yollarında betonlar ve hızlıca kendilerinden kaçan ölü doğanları izliyorum. Çoğu kez aralarına karışmaya müsaade edilmeyen bir yabancıyım bu yerlerde.
Bir yabancıyım ben; yürürken, konuşurken, bakarken, yerken, koşarken kendimden uzaklaşan, yabancılaşan… Durduğum an arafta kalanım. Çoğu kez herke gibi bende koşmak istiyorum. Koşuyorum koşuyorum ve durmam sadece düşmelerle oluyor. Düşüyorum ara ara. Düşüşümle yaralarım kabuksuzlaşıyor. Bedenim sağlıklı, koşmalı olan âlemde. Ruhum asi, yaralı, laf duymaz. Ruhum düşmüş yaralı.
Bedenim aydınlıklı, koşmaklı
Ruhum karanlıkta durgun
Perdeler açık, kapalı.
-Gerçek: ey Deruni! Anlıyorum seni işte. Sende koşmak için ben gibi maske takanlardansın.
- Deruni: Evet doğru dersin. Bu beden maske bende. Koşmalarım, kendimden kaçışımdır. Ancak yine sen anlamazsın beni. Ben sen gibi sadece maskeleşen değilim. Ey Gerçek! Sen maskenden ibaretsin. Benim ise ölmeyen ölülerim var. Yaşamayan dirilerim var. Bende olmayan bir ben var.