Duymuyor...
Sahi duymayalı kaç zaman oldu insan?
...
Sanırım geceyi en çok benim gibi konuşmayanlar sever...
Gece, duyduğum en güzel zamandır. İnsan geceyi sever, gece duyar duyulması gerekeni.
Birde geceyi sevmeyenler var; mesela çok konuşanlar sevmez geceyi.
İnsan, sahi o sesi duymayalı ne çok zaman olmuş...
İnsan, sen sesini yükselteli ne çok zaman oldu.
İnsan, sende benim gibi hep aynı şeyleri tekrarlamayı ne çok severmişsin.
İnsan, sen hep geviş getirmişsin meğer.
İnsan, sen ne çok şey bilirmişsin! Kendini bilmeden.
Duymalı insan; mezarları, çocukları...
Ruh ve yuva anlamalı bunları.
Duymak ve anlamak sonsuza dek...
Bin bir ses, bir nefes; duymalı ve öze dönmeli bin bir kez.
Bilinmeli ki duyan hep mütevazi.
Yollar hep açık yürüyene...
Güneş bir şeyler saklıyor duymayan gözlerden. Ay sessizlikte konuşur hep en güzeli. Duyanlar şehri burası; Kalpler dingin...
Kalp...
Kalp her dem yerinde ve mağrurdur bu şehirde. Hele duygular bir başkadır burada.
Güneş hızını geçer mesela duydu mu kendini...
Duymak,
Yaşamayı büyütür içimizde
Yaşamayı, öze dönüşü...
Birileri var az ileride; Sağırlar, erken ölüler, sabah erken uyananlar, günleri uzun olanlar, adımlar çukura gidenler, duygusuzlar, sessizler ve aya yabancılar...
Birde buralarda;
Sözler Karacadağ bazalt taşının altında olup/ölüp, asırlardır bastırılmış; dil, sert bir rüzgar ve söylenen tek şey değişmez; "adet koru."
...ve
Duyanlar, kelebek kanatlarıyla çırpınırlar,
Konuyorlar titrek ve sessizce...
Belli ki bazı ruhlar bazı ruhlara yuva.
Belki de bundandır sana yalnızca göz uçlarımla çırpınıp deyişim.
Heyra,
Bundandır teslim oluşum gözlerine
Artık duyanlardanım sanki,
Gözlerinde kaybolduğumda,
Başımı kaldırıp baktığımda, içime onca şeyin yerleşmesi duymamdandır belki.
Duymamdandır bakışınla içime dokunduğunda,
Kimsenin eremediği, kalbimin o kuru çiçeğine
Su döküşün ve yeşertişin.
Sen ki herkesten sakladığım tek duyduğumsun...