1500 yılında insanlar dünyanın yüzeyiyle sınırlıydı, kuleler yapabiliyor veya dağlara tırmanabiliyorlardı ama gökyüzü kuşlara, melekler ve tanrılara ayrılmıştı. 20 Temmuz 1969'da insan Ay'a ayakbastı,(Yuval Noah Hararı) Bu ayak basma sadece Ay'a olmadı oradan kuşları, melekleri, tanrıları ve duygulara da oldu. İnsanlar, bu kutsallara yer bırakmaz oldu. Yersiz, yuvasız, kimsesiz ve kıymetsiz oldu güzel olan her şey. Gökyüzü kirlendiği gibi kutsal ve en güzeller de kirlendi. Yine bunlardan az hasar görmek için duyguların; sığınacak ve teselli bulacak bir yeri vardı. Burası; Deruni (gönül, gözler, hayaller ve rüyalardır). İnsanlar, kirletmek, yok etmek için ne kadar uğraşsa uğraşsın güç yetiremeyeceklerdir. Deruni’ye sığınanla baş edemeyecektir. Ey insan, nedir seni bunca hırslandıran? Unutma sende bir sen var: Deruni. Burada; bitmek tükenmek bilmeyen en uzun yollar, yeryüzündeki en derin kuyular, ucu bucağı olmayan mavi denizler, sınırsız gökyüzü var. Unutma, Trenlerin, otobüslerin ve gemilerin limanları Annelerin sarmalayan kolları Sılalı gözlerin yaşlarına son veren İsmail’in ayakları ucunda çıkan zemzemler Kuraklıklara son veren sular Bülbüllerin gülleri Gecelerin güneşi, Şairin kalemine fısıldayan ses var.
Ey Deruni… Sen, bu oburluların öldüremeyeceği kadar büyüksün: Ancak yine de küçük yaralardan çok acı duyarsın. Onların övgüleri senin karanlığındır. Ruhsuz insanlarla doludur her yer. Ve özsüzler, alkış tutar ve övünür büyük Kahramanlarıyla! Bu şakşakçı ve kahramanların; Gönüllerin dibi çamurdur. Güneş burada üşür. Kalp, en soğuk atışlarıyla can çeker bu ellerde. Beyaz ve kırmızının üstünü siyaha boyamışlar. Bulutlarında kurşunlar yağar Pınarlarında kan ve zulüm Dillerinde yalan ve riya Gözlerinde zifiri karanlıklar Mavilikleri çamurla sıvanmış Adımların izinde yetimler ve yoksullar var
Ey Deruni, sen şeytanları defetmek isterken; bunların kendileri şeytanlaştılar. Sen karanlığın düşmanıyken; onlar karanlığın kendisi olup ışığın düşmanlığına başladılar.
Ey deruni! Sen, güzelim ateşin kendisiyken; bunların elleri sana dokunmaktan buz kesildi ve kaçtılar senden.
Sen ki buzlara (dünyalıklara- aşksızlara) dokundukça “ellerim yanıyor” dersin.
“Ateşsiz ben bir nefessizim” dersin. O ateş ki abı hayatımdır. Boşuna dememişti Mevlana Hazretleri “ ol da gör” yanda gör.
Ey Deruni! Bilirim, senin denizinin dibi dalgalıdır. Görmeyi bilen için ise durgundur. Derinliğe yeterince düşmemiş-düşünmemiş kimseler baraklığını görmezler.
Ey Deruni! Sen dirilerin en güzelisin. Ve Mevlana Hazretlerinin dediği gibi:
“ Aşksız olma ki ölü olmayasın
Aşkla öl ki diri kalasın”
İyi ki varsın ey Deruni… Sende hep ısılık çalıp koşarım, maviliklere bakarak…