Aylardan mayıs, hiç görmemiştim bu denli kara bulutları bu ayda. Günler hazirana doğru yol aldıkça daha da şiddetleniyor yağan yağmurlar. Hiç terleyip üşümemiştim, hazirana doğru akarken zaman. Korkutuyor bu baharın vedaları beni. Haziranı çıkmadan ölür müyüz? Gözlerimde büyük bir korku; “akmasın zaman” diyor.
Her saniye yanına koşmamın sebebini; kendime sormaktan korkuyorum. Yoksa bunlar hepsi son demlerimizin kaygılarından mı? Yok yok... Yok sormak ve düşünmek istemiyorum. Adımlarım hazirana yaklaştıkça ağırlaşıyor.
"Üşüyorum
Haziranda
Ölecek miyim ki?"
Geceler uzun olsun istiyorum. O sabırsızlıkla beklediğim sabahları artık istemiyorum; çünkü hazirana doğuyorlar artık. Her bir şey tersine dönüyor sanki. Omuzlarda sonbaharın yorgunluğu var; bir mevsimlik işçinin bütün yaz yorgunluğu gibi.
"Sanki Gözlerimde
artık göremeyeceğim
kaygısı "
Yalnızlık çok zordur dimi ? Ben, ‘sensizlik’ demek bile istemiyorum. Korkuyorum, ya söyler de gerçekten kendimi de artık inandırırsam. Bu benim ölüm fermanım değil midir ki… Ölümün en kötü rengi bu işte. Hayır, ölü değilim. Yalnız veya sensiz hiç değilim. Hayır hayır... Sensiz değilim.
Dağılacak bu kara bulutlar. Yoksa kara haberim olurlar. Çok mu "kara" dan söz eder oldum ne. Yok yok ben karayı sevmem. Tek sevdiğim karalık, "kıvırcık kara saçlarındır” O, sabah etmesini istemediğim en güzel kara...
“Kıvırcık saclarını
Severim
Karalığını da…”
Uyku mu bastı ne? Evet evet gerçekten uyku bastı. O kıvırcık kara dan uyumanın isteği bu. Sen çok mu erken terk edeceksin, ey kıvırcık kara saçlı? Gidersen ne olur bilir misin? Eğer gidersen, güneşin karanlığına mahkum edersin beni. Bense; tek kıvırcık kara saçlarında, rüyalara dalmak istiyorum. Hayır hayır en güzel kara bu işte; kıvırcık kara saçların.
Çok mu kısa sürecek bu ibadetim, ey Mabedim? Hasret yolları hep uzun mu olacak? Vurulmuşum solumdan, kara bir kurşunla, yaralıyım... bakışlarım hazirana yaklaştıkça ağlamaklı.
Susmayı öğrendiğim Mabedim’den, uzaklaştırmaya hazırlanıyor bütün zamanlar. Üstüme üstüme geliyor bu aylar. Gülleri beklerken baharda, sen sırtını dönüp gitmelerdesin. Islak gözlerim. Bahar yağmurunda ıslanmış değil kirpiklerim; haziranın akıttığı, hasret kanındandır...
" Haziranda( bahardır)
Bülbüller ötmez
Bağımda "
Bülbülüm altın kafeste. Kara kafesi, sarı maskelere boyamışlar. Bülbülüm ötmez, her dem hasrette. Altına boyasan da kafesi bir bülbüle veremezsin kendi özünü.
“Karanlıkta volta atarım”, hediyen kaldı bana bu. Şimdi karanlıkta, sensizlikte yürümeyi öğretmeye hazırlanıyorum. Bütün zamanları dondurmak, hazirana varmamak için neler yapmak istemezdim ki… Deruni kendi kendine mırıldanır: “Öyle bir zamandayım ki; bir ben kaldım bir zamansız acılan kalbim.”
Devam eder Deruni:
Korkmuyorum doğmayacak günden. Karanlıkta volta atmakta bütün adımlarım. Bütün güzel Şarkıları sessizce hep karanlıkta söylemişiz zaten. Karanlıkların en derinliklerinde fısıldaşıp tüketmişiz zamanı. Korkmuyorduk karanlıktan... Korkmuyoruz gecelerden de. Yeter ki haziranı kucağında bize getirmesinler.
Ey Haziran, Gelme gelme ... Haziranı, Karacadağ yaylasındaki kuzucuklar da sevmezler, ben gibi. Haziran dedin mi; baharın en güzel yağmurlarıyla büyüyen kuzucukların doyamadığı o yemyeşil otlar sararmaya, yok olmaya başlarlar...
Deruni hüzünlü bir şekilde söylenmeye devam etti:
Gecenin karanlığına karşı, elektrik icat edilmiş olabilir; ancak haziranda o gözlerini mumla arıyor olacağım, ey Mabedim... Esmer çayır mahallesinin sokaklarına, biraz daha mazilerin eklenmiş olup; sokaklarında yalnız yürüyeceksin. Çocukluğunun geçtiği yer olmak yetmiyormuş gibi bir de gençliğinin hatıralarını mi bırakacak Haziran, bu mahalleye. Bu sokaklar bu caddeler artık yalnızca benim diyemeyecek miyim? Haziran, sokaklarımızı; sessizliğe, yalnızlığa ve ikimize dair çok şey bırakmaya hazırlanıyor. Bir yandan mazi esecek her sokak başı; bir yandan da gözler, umutlu bakışla, denk getirecek rüzgârları arayacak sokaklarda.
Hazirandan sonra, mezar toprağımızı; rüzgar aynı sokakta savurur mu acaba. Hiç denk gelir miyiz esmerçayır sokaklarında, kavşağında... Aynı şehrin havasından hep habersizce mi alınacak nefesler? Rüzgar, yüzlerimize hiç aynı vurmayacak mı? Bir şehrin iki uzak yabancısı mı edecek, haziran? Ne kadar çok şey varmış bizde… Ey Haziran, sanma ki sende bir şey var. Sen bizden çok şey alacaksın da ondandır bunca senden söz etmem.
Ey Haziran;
“Hiç sevmedim seni
baharları yok eden seni
Mevsimsiz baharda olsak da”