Deruni, kendini kaybetmiş bir şekilde; sağa sola etkisiz çarpa çarpa içmemiş bir sarhoş gibi dolanarak, kendi ateşine ve cehennemine yürüdü, yolsuz yollardan. Her bir gerçeğin duvarına çarpışında, kendisini keşkeler şehrinin cehennemin girişinde buldu: ama burada kilitsiz kilitli kapılarını açmış, dipsiz karanlığın aydınlığında dipsiz bir dünya belirdi karşısında. Ancak yolsuz bir yol, yolunu kesti. Ama bu dünya, yaşayan ölülerin “ menfaat, şekil, çıkar ve gerçek” dedikleri dünyaydı. Burada Deruni’ye pek yer yoktu. Çünkü Deruni kendinde değildi. Deruni kendini kaybedeli, Dilber’e gideli çok olmuştu.
Ey deruni! burası gerçek dünyadır; burada bir şey bulamazsın ve her şeyi kaybedersin sen. Neden senenin olmayan bu yolda yürümek istiyorsun? Hem senin yürüyüşün, bir ayaşın yürüyüşüdür. burada yürüyemezsin ancak duvarlara çarparsın. Duygularına acısana! Ey ey Deruni, yine de en güzel yola koyul da “kendine” geri dön! Çünkü dünya bir cehennemdir en derin duygular için: burada bu duygular diri diri soyulur ve olmayan ateşte yakılır. İşte Burada yasaklanıp, bastırılıp ve yakılıp gider tüm duygular. Burada sadece kuru kemik gibi kalmış kişiler sallanmadan, çarpmadan yürürler!
Ey derin duygu sahibi, pis kokan çiçek ve gülüşlerden gelen kokuyu duymuyor musun? Bu dünyada ruhları alınmış ölü beden kokan, yürüyen canlılar sarmış. Bir kemanın sesini, ölü adımları boğar. Duygusuz bedenlerin duyguları; ruhsuz, küflenmiş, bestesiz ve ritimsizdir. Sesler, adımlar, ve şekiller ruhsuzdur. Bütün sözler, kuru bir gürültüdür burada. Ey Deruni, yine de en güzel yola koyul da “Dilberine” sığın!
Manasız şekiller şeklidir sözcükler. Kelimeler, Deruni’yi boğan dost düşmanlardır. Kelimeler burada gönülden düşmezler. Boğazdan düşen kelimeler; birbirlerini kovalıyorlar, ama bilmiyorlar nereye gittiklerini. Bir araya gelmelerinden sadece Teneke tangırtısı çıkıyor. Bağırıyorlar… Ancak seslerini ölü şeklileriyle duyurmazla ölümsüz kişiye. İşte deruniyi bilmezler, bilmezler ki kendilerini boş yere yorarlar. Ey Dilber, yine de en güzel kelime sende. Ver kalbini de duyayım. Ey kelime “Kalbine” kulak ver!
Dünya, Tüm zevklerin ve günahların yuvasıdır. Sen ve ben yokuz burada. Ama yine de bize yabancı bedenlerimiz vardır burada. Bedenlerimiz sağa-sola çarpmadan yürür, yolun en doğrusundadırlar burada; yer, içer, para kazanır ve çocuk yaparlar.
Burada doğrular çoktur. Bu doğrular yalancının ta kendisidir. Bu doğrular hep yalancı sürülerin en önünde yer alır. Hep duyguları kirleten yağmurdur bu doğrular. Bu doğrular kaynar su gibi yağar Duyguların üzerine; “aşağıdan yukarıya.”yine de Dünya hep tersini söyler doğru yalancı kelimelerle;”yukarıdan aşağıya yağar” der.
Derunide yağanlar hep en kutsaldan iner. Ruhum hep senle ıslanmak ister ey kutsalım. Avuçlarım sana açılmıştır. Adımlarım, dönüşüm hep etrafındadır ey mabedim.
Ey deruni! İçindeki derin izler, güçlü hisler ve hakikaten olan duygular hatırına, Deruni-Dilber! Sırtını dön bu ruhsuzların dünyasına. Ve hep yüzünle, kalbinle, duygularınla kal Deruninde.
“Bu dünyada kimse cennet bahçelerinde yürümez
Ancak bu dünyada cennetim sensin ey dilber”